MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 27 Kasım tarihli grup toplantılarındaki konuşmaları alt alta konulduğunda, elimizde 1 Ekim’den bu yana olan bitene dair en somut çerçeve var. Liderlerin konuşmasının ortak noktası, terörle mücadelenin her koşul altında devam edeceğinin tekrarı ve DEM Parti’nin Türkiye Partisi olmaya karar verip vermeyeceği sınaması.
Bahçeli, bunu “Bölücü terörün mü DEM’isiniz? Yoksa kader ortaklığının ve bin yıllık kardeşliğin DEM’i mi olacaksınız?
Terörizmi lanetleyecek misiniz? Yoksa sırtınızı yaslamaya devam mı edeceksiniz?” sözleriyle ortaya koydu. Erdoğan ise “Eğer hukuk devleti ilkelerine uyarsanız biz iktidar olarak sizinle uğraşmayız” ve “Terör örgütünün siyasi uzantısı olarak hareket eden parti, örgütün güdümünden kurtulup Türkiye partisi olma yönünde somut ve ikna edici irade sergilemediği müddetçe maşeri vicdanda ve hukuk önünde hesap vermeye devam edecek. Terör örgütünün mensuplarını belediyelere yerleştirme gayretinde olunca hukuk, yargı tabii ki sizi hesaba çekecek” sözleriyle.
Sorular aynı
Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın DEM Partili yetkilileriyle yapması beklenen görüşmede vereceği mesajlar elbette önemli. Bunu şimdiden bilmek mümkün değil. Ama yeğeni ile yaptığı görüşmeden bir kez daha devreye girmeye hazır olduğunu söylediğine dair bir bilgi var. Ancak Öcalan’ın vereceği mesajlardan bağımsız olarak, DEM’in kendisine yapılan çağrılara ne yanıt vereceği bekleniyor diye yorumluyorum. Hatta Öcalan’ın ne mesaj vereceğinden bağımsız olarak ortaya konulan bir şart bu. DEM’e verilen bu mesaj yeni de değil, tekrar. Çünkü aynı sınav sorusu HDP’nin de, BDP’nin de ondan öncekilerin de önündeydi. Hükümet açısından sınav kağıdına yazılan cevap hep aynı olduğu için kayyım atamalarının devam ettiği söylenebilir.
Tıpkı HDP’de olduğu gibi DEM’de de karşımızda birden fazla DEM var. Parti komiseri olarak anılan ve Kandil’in adına yönlendirmede bulunan figürler kadar, bileşen olarak Türk solunun farklı fraksiyonlarını bünyesinde taşıyan, onların şartlarıyla da aynı zamanda sınırları belirlenen bir parti DEM. Kürt siyasi hareketinin en bilindik bazı isimlerinin bugün partinin tam içinde değil kıyısında olmasında da zannımca bu yapının etkisi var. DEM Türkiye Partisi olmayı tercih eder mi sorusu yerine edebilir mi diye sormak belki daha doğru.
Öcalan’ın, Cumhur İttifakı’nın kendisinden beklediği gibi PKK’ya silah bırakma çağrısı yaptığını farz edelim. PKK bu çağrıya uyacak mı? 2013 yılında yapılan görüşmelerden biliyoruz ki PKK’nın rezervleri, Öcalan’dan daha çoktu ve o zaman olduğu gibi Öcalan’ı dinleyeceğinin bugün de garantisi yok. 25 yıldır hapiste olan, onsuz kendi düzenlerini kurmuş işleten bir örgüt var ortada. PKK’nın silah bırakmaması halinde kendisine verilecek cevap konusunda bir tereddüt yok.
Peki örgüt üzerinde etkisi olmayan bir Öcalan profili ne anlatır? Bize ne anlatacağını bir kenara bırakalım, DEM’e ne anlatır, DEM’e oy veren seçmene ne anlatır? Öcalan’ın silah bırakma çağrısı yapması halinde buna uymayan bir PKK tablosunda DEM hangi tarafı seçer?
Soru çok ama DEM’in hepsini şimdiden cevaplayabileceğinin garantisi yok.