Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, önce ABD ziyaretine eşlik eden ve ardından da cuma namazı çıkışında kendisini bekleyen gazetecilere yaptığı açıklamalar, çarşamba günü Soçi’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile gerçekleştireceği görüşmeye dair beklentiyi daha da artırdı. Erdoğan’ın sözlerinden sonra, Suriye/İdlib ağırlıklı geçeceği malûm olan Soçi zirvesi, çok daha geniş çerçeveli ve hatta belki ‘sürpriz sonlu’ olabilir gibi.
Erdoğan’ın özellikle iki ifadesi dikkat çekiciydi. Birincisi; “Kimseyi üçüncü bir şahıs olarak yanımıza almadan bu görüşmeyi yaparken orada tabii Türkiye-Rusya ilişkilerinde önemli bir karara da varacağız” dedi. Bir de Biden’a ve genel olarak da ABD’ye tepkisini gösterirken, “Yarın ‘Niçin F-35’i almıyorsun?’ diyemezler. Vermezsen almayız. O zaman biz daha başka kapılara da müracaat ederiz.” demesi. Elbette Rusya’dan S400 sistemi alımının Türkiye açısından kapanmış bir konu olduğunu da bir kez daha vurguladığı hatırlanmalı.
Olursa seyreyleyin cümbüşü
Tüm bunlar, ister istemez, o önemli karar ya da kararlar acaba Rusya’dan S400’ün ikinci partisinin ya da verilmeyen F-35’ler yerine muadili Rus yapımı Su-35 / Su-57 uçaklarının alınması ya da Milli Muharebe Uçağı’nın (TF-X) birlikte üretilmesi konusu olabilir mi sorularını akla getiriyor.
Bir süre önce Rusya Federal Askeri ve Teknik İşbirliği Servisi (FSVTS) Sözcüsü Valeriya Reşetnikova savaş uçakları konusunda, “Türk tarafına teknik şartnamelerin tam olarak bildirildiği unutulmasın. Bu uçaklar için Türkiye’den bir talep gelirse biz müzakerelere hazırız” demişti. Reşetnikova aynı açıklamasında, Rusya’nın, Türkiye’nin kendi uçağını geliştirme programına katılmaya hazır olduğunu da Ankara’ya ilettiğini ancak Ankara’dan ‘henüz’ gelen talep olmadığını da söylemişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir Moskova ziyaretinde Putin ile birlikte Su-57’nin kokpitini incelediği anımsanınca, ister istemez varılacak kararlar bunlarla ilgili olabilir diye düşünmek mümkün. Göreceğiz. Olması halinde başlayacak tartışmaları takip konusunda bir önceki seferden oldukça pratiğimiz var.
Suriye konuşurken
Cumhurbaşkanı bu kez Soçi’ye gitmeden, “Sayın Putin’den daha doğrusu Rusya’dan bir dayanışmamızın gereği olarak, farklı yaklaşımlar bekliyorum” vurgusunu yaptıktan sonra, “orayı bir barış havzasına dönüştüreceksek, bunu nasıl yaparız, bunu aramızda görüşmemiz, paylaşmamız şart” dedi. Erdoğan- Putin görüşmesinde İdlib önemli bir parantez. Rusya, Türkiye’yi ılımlı muhalifleri kontrol etmek konusunda sorumluluğunu yerine getirmemekle itham ediyor. Türkiye bunu kabul etmediği gibi, Rejim’in Rusya’nın desteği ile İdlib’de kontrolü ele geçirmek için baskıyı artırmasıyla, bunun çıktısının hemen sınırına bitişik kamplarda bulunan en az bir milyon insanın hareketlenmesi olmasından şikayetçi. Türkiye daha önce hem göç riskine karşı hem de 30’un üzerinde askerinin şehit edilmesinin bedelini ödetmek amacıyla harekete geçti. Harekete geçişi, mecburi olarak kalışa evrildi. Güvenli bölgelere yönelik tacizlere karşılık verildiği gibi, İdlib ve çevresinde oluşabilecek daha fazla riski de cevapsız bırakmayacağı, bunun sonucunun Rejim açısından bir öncekinden daha da maliyetli olabileceği Putin’e aktarılacaktır.
Bunun dışında Suriye dosyasında konuşulacak konu başlıkları; siyasi sürecin devamı, insani yardımların kesintisiz sürdürülmesi, BM kararı doğrultusunda erken toparlanma projeleri ve finansmanı ile tüm bunların sonucu olarak topraklarından olan insanların gönüllü geri dönüşünün sağlanması için yapılması gerekenler olacaktır. Rejim temsilcilerinin uzlaşmaz yaklaşımı nedeniyle zor ilerleyen Cenevre’deki anayasa yazımı çalışmalarının devam etmesi, bunun için Esad’a baskı gerektiği de kaydediliyor. Elbette baskı konusunda akla gelen ilk isim de Putin. Soçi buluşmasından sonra belki de Cenevre’de 6. toplantının tarihi ortaya çıkar, belli mi olur?