Deniz Kilislioğlu

Deniz Kilislioğlu

deniz.kilislioglu@ntv.com.tr

Tüm Yazıları

Bu haftanın kuşkusuz en önemli gelişmesi 22 Temmuz’da imzalanan ve süresi 19 Kasım’da bitecek “tahıl koridoru” anlaşmasının süresinin 120 gün daha uzatılmasıydı. Rusya’nın “anlaşmanın lafzına uygun şekilde işlemediğine” dair açıklamalarını ve itirazlarının sebeplerini pek çok kez bu köşede yazmıştım. Moskova yönetiminin son ana kadar o çekinceleri sürdü. Peki ne oldu da Rusya “tamam” dedi? Hiç kuşkusuz liderler düzeyinde görüşme önemliydi ancak perde arkasında Birleşmiş Milletler ve Rus heyetleri uzun süredir müzakere halindeydi. Kilitlenme noktası ise Rusya’nın “az gelişmiş ülkelere gönderilmek üzere” ihraç ettiği gübreyi taşıyan gemilerinin Avrupa’nın dört kritik limanında mahsur kalmasıydı. Rus gübresine dönük yaptırım kararı olmasa da Rus gemileri sigorta sorunları yüzünden limanlardan çıkamıyordu. Hollanda’nın Rotterdam, Finlandiya’nın Kotka, Belçika’nın Antwerp ve Almanya’nın Hamburg limanlarında sıkışan Rus gübresinin miktarı yaklaşık 300 bin tondu.

Haberin Devamı

Limanlarla temas

BM Genel Sekreteri bu krizi aşabilmek için öncelikle Rus gübresini “Dünya Gıda Programı (WFP)” şemsiyesi altına alma formülünü geliştirdi. Ardından da Eylül ve Ekim ayı boyunca Avrupa liderleriyle görüşmeler yaptı. Ayrıca BM Ticaret ve Geliştirme Ajansı yetkilileri dört büyük limanın temsilcileri ile görüştü. Moskova, gemilerin çıkışıyla ilgili adım görmek istediğini söyledi ve anlaşma uzatıldıktan sonra sürecin kesilmemesinin garantisini istedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderler düzeyinde yaptığı görüşmeler de teknik düzeyde yapılan bu görüşmeleri tamamlayıcı nitelikteydi.

İlk kapıyı Hollanda açtı

Rus gübresinin çıkışına ilk vize veren ülke Hollanda oldu. BM, Rotterdam Limanı’ndaki Rus gemisinin 20 bin ton gübreyle hafta başında yola çıkacağını duyurdu. Gemi Mozambik Limanı’na gidecek, BM Gıda Programı kapsamında Malavi’ye ulaştırılacak. İkinci partinin de yine Afrika ülkelerine gönderilebilmesi için çabalar sürüyor. Gübrenin ihtiyacı olan ülkelere ulaştırılması, gıda krizinin aşılabilmesi için hayati önemde. Kriz şimdilik aşıldı gibi görünüyor ama Rusya sahada uygulamayı görmek istiyor. Zaten anlaşmanın hemen ardından yaptığı açıklamada açıkça “Gecikme olmasın” diyerek AB ülkelerini, “22 Temmuz’da varılan anlaşma pakettir, engelleri kaldırma konusunda bize verdiğiniz bilgileri not ettik, uzatılan sürede sorunlar çözülmeli” diyerek de BM’yi uyardı.

Haberin Devamı

Son bir not: Avrupa limanlarında takılan gübrenin çıkışının yanısıra gübre yapımında kullanılan amonyağın ihracı için de çabalar sürüyor. Rusya savaş öncesinde dünyanın amonyak ihtiyacının dörtte birini tek başına karşılıyordu ve bu amonyağın yarısı da Ukrayna’nın Odesa yakınlarındaki Yuzni limanında çıkan boru hattı ile ihraç ediliyordu. Savaş başladıktan sonra Ukrayna bu hattı kesmişti. BM Genel Sekreteri bu boru hattının açılması için de yoğun çaba sarf ediyordu. Rusya bu sorunun da hızlıca çözülmesini bekliyor.

Rusya vetosu nasıl kalktı

Mısır ile neredeyiz?

Bu hafta Mısır BM İklim Değişikliği Zirvesi’ne (COP27) ev sahipliği yaptı. COP 27’nin başkanı Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri zirve sırasında Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ile bir görüşme yaptı. Elbette bu görüşmenin yapılabilmiş olması bizatihi önemliydi. Görüşmenin kamuoyu ile paylaşılması da öyle. Ancak verilen bu resim normalleşme sürecinin sorunsuz ilerlediği anlamına gelmiyor. Özellikle de Mısır tarafından son dönemde gelen açıklamalara bakıldığında daha alınacak yol olduğu görünüyor. Bu çerçevede normalleşme sürecinin neresinde olduğumuza bir bakalım.

Haberin Devamı

Mısırlı Bakan’ın sözleri

Türkiye ve Mısır siyasi ilişkilerin normalleşmesi için bugüne kadar iki tur görüşme yaptı. İlki 6 Mayıs 2021’de Kahire’de, ikincisi 7-8 Eylül 2021’de Ankara’daydı. Türkiye’nin geçen Nisan ayında Kahire’ye “Büyükelçi” düzeyinde bir maslahatgüzar ataması da çok önemliydi. Üçüncü tur görüşmenin ne zaman yapılacağı merak edilirken 29 Ekim’de Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri’nin açıklaması “normalleşme sürecinin durduğu” şeklinde yorumlandı. Şukri bir röportajda kendisine sorulan “Türkiye ile görüşmeler devam ediyor mu, durdu mu?” sorusuna “İki istikşafi oturum, bölgesel durum ve uygulamalarla ilgili endişelerimizi ifade ‎etmemize fırsat verdi. Hayır, bu süreç sürdürülmedi.” cevabını verdi. Mısırlı Bakan, bu tıkanmayı Türkiye’nin bölge politikalarına ama özelde de Libya politikasına bağladı: “Libya’da Sakhirat anlaşması var ve anlaşmanın geçiş hükümetinin görev süresi ve yetkileriyle ilgili maddeleri açık. Buna uyulmadı.” dedi. Anlaşılır şekliyle Mısır, Türkiye’nin Libya’da Abdülhamid Dibeybe hükümeti ile vardığı doğalgaz mutabakatından memnun değil. (Türkiye ve Libya arasında 2019’da imzalanan “deniz yetki alanları” anlaşmasından sonra geçen Ekim ayı başında da hidrokarbon mutabakat muhtırası imzalanmıştı) Mısır, halen seçimin yapılamadığı ülkede geçiş hükümetleriyle anlaşma imzalanmaması gerektiğini düşünüyor.

Buna karşılık Türkiye’nin pozisyonu net. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu “Bu anlaşma Mısır aleyhine değil.” dedi. Libya’da Dibeybe hükümeti BM gözetiminde yürütülen süreçte seçilerek bu pozisyona gelmiş durumda. Ama görünen o ki Kahire’nin bu anlaşmaya ilişkin rahatsızlığı aşılabilmiş değil. Ayrıca “Müslüman Kardeşler” örgütünün Libya’da güçleniyor olması da Mısır’da rahatsızlık yaratıyor.

Resepsiyondaki Mısırlı

Bu açıklamalara rağmen iki ülke arasında bazı dikkat çekici adımlar da atılmıyor değil. Örneğin Mısır Dışişleri Bakanı’nın bu sözlerinden sadece iki gün sonra 31 Ekim’de Mısırlı bir başka hükümet üyesi Türkiye’nin Kahire’deki 29 Ekim resepsiyonuna katıldı. Mısır Ticaret ve Sanayi Bakanı Ahmed Saleh’in resepsiyona gitmesi Mısır tarafının Ankara ile normalleşme sürecine “ya hep ya hiç” şeklinde yaklaşmadığını gösterdi. Bu durum, siyasi sorunlar çözülemese de Kahire’nin ticari düzeyde işbirliğine açık olduğunun işareti gibiydi. Daha sonra 12 Kasım’da Mısır’da Dekahliye şehrindeki otobüs kazası üzerine Türkiye’nin; geçen hafta sonu İstiklal Caddesi’ndeki patlamadan çok kısa süre sonra da Mısır’ın taziye açıklaması yapması da taraflar arasındaki yumuşamanın yansımasıydı. Özetle 2021 öncesindeki dönemde değiliz, iyi niyet adımları var; ancak anlaşılan o ki ilişkilerde siyasi normalleşmeyi 2022’de görmek mümkün olmayacak. Ama 2023’te bu süreçlerin hızlanmasına şahitlik edebiliriz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hem Mısır hem Suriye ile normalleşme için 2023 seçimlerinden sonrasını işaret etmesi de bunun sinyali…