Deniz Kilislioğlu

Deniz Kilislioğlu

deniz.kilislioglu@ntv.com.tr

Tüm Yazıları

Bu haftanın önemli ama gölgede kalan olaylarından biri, Libya’da Trablus Temyiz Mahkemesi’nin “Türkiye ve Libya Ulusal Birlik Hükümeti arasında Akdeniz’de hidrokarbon aramalarına ilişkin imzaladığı mutabakat zaptını” askıya almasıydı. Mahkeme, 5 avukatın yaptığı başvuruyu ve başvuru dilekçesinde yazdıkları “Ülkeyi seçime götürecek geçici hükümetin bir uluslararası anlaşma imzalama yetkisinin olmadığı” gerekçesini haklı buldu. Bu suretle, geçen Ekim ayında varılan mutabakat metninin yürütmesini durdurdu.

Haberin Devamı

Bu bir “ara karar”dı. Kararın, gelişmeleri yakından izleyenler için o kadar da sürpriz olmadığını belirtelim. Zira bu karar öncesinde bazı dikkat çekici gelişmeler yaşandı. 

Bunlardan biri Aralık ayında Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi’nin Mısır’ın Akdeniz’deki kara sularının sınırlarına dair bir imzaladığı bir kararnameydi. Bu kararnameyle Mısır, Türkiye’nin Libya’da Trablus merkezli hükümetle imzaladığı anlaşmanın sınırları üzerinde hak iddia ediyordu. İkinci önemli gelişme de, Ocak ayında yaşandı. ABD’li ExxonMobil şirketinin Girit Adası’nın güneyinde ve batısında doğal gaz ve petrol aramak için Yunan “Hellenic Petroleum” şirketiyle ortaklığa girdiği ve arama faaliyetlerini hızlandırmayı planladığı haberleri geldi. İddiayı ortaya atan Yunan “Kathimerini” gazetesiydi. Bu gelişmelerin Libya içinde bazı yansımaları olabileceği tahmin edilebiliyordu. Mahkemenin kararı bu gelişmelerin ardından geldi.

Libya’da yeni hamleler

Süreç nasıl işleyecek?

Peki bundan sonra ne olacak? Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu süreçle ilgili olarak “Libya Ulusal Geçiş Hükümeti anlaşmanın arkasında ve gerekli çalışmaları yapıyorlar” dedi. Mahkeme kararının gerekçesi henüz açıklanmadı. Ama Dibeybe hükümetinin karara itiraz edeceğini biliyoruz. Temyiz Mahkemesi itiraz yolunu açık tuttu.

Hükümet, Mısır ve Yunanistan gibi ülkelerin iddialarının aksine uluslararası anlaşmalara girme ve feshetme yetkisine sahip olduğunu, başka devletlerle müzakere etme ve anlaşma yapma yetkisi olduğunu savunuyor. Geçiş hükümetinin zeminini oluşturan Birleşmiş Milletler anlaşmasının, hükümete “diğer devletlerle müzakere etme yetkisini” verdiğini söylüyor. Bu arada kararın ardından Libya Başbakanı Abdülhamid Dibeybe’nin Türkiye’nin Libya Büyükelçisi Kenan Yılmaz ile görüştüğünü de not edelim. 

Haberin Devamı

 Görüşmeler sürüyor

2011’de Muammer Kaddafi’nin devrilmesinin ardından fiilen doğu ve batı olarak ikiye bölünen ülkede, siyasi uzlaşmayı sağlamak için görüşmeler de devam ediyor. Son olarak Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed Menfi ile Halife Hafter arasında Mısır’da bir görüşme yapıldığı iddia edildi.

Mısır kaynaklı haberlere göre Menfi, Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi, anayasal temelde bir anlaşmaya varamazsa ülkede olağanüstü hâl ilan edip, doğu ve batıdaki meclisi feshederek ülkede kontrolü ele alacak. Ülkede 10 bakanla kriz hükümeti kuracak ve o hükümet 6 ay ila bir yılda ülkeyi seçime götürecek. Haberler ve iddialar doğruysa Libya’yı daha da karmaşık bir süreç bekliyor.

Bu arada Libya’ya dair son bir not aktaralım. Bu hafta Libya’nın en kritik misafiri ABD İstihbarat Servisi CIA’in Direktörü William Burns’tü. Burns hem Batı hem Doğu Libya’da en üst düzey yetkililerle görüştü. Dibeybe tarafı görüşmenin ana başlıklarını terörle mücadele, petrol-gaz konusu ve Rusya’nın bölgedeki varlığı şeklinde açıkladı.

Haberin Devamı

Libya’da yeni hamleler

Brezilya’nın 6 Ocak’ı

Brezilya’da yeni Devlet Başkanı Lula Da Silva’nın göreve başlamasından sonra, sandıkta yenilgiye uğrayan eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro’nun destekçileri başkentte kamu binalarını bastı. Bu durum şaşırtıcı olmadı, zira ABD’deki Kongre baskını sonrası “seçim sath-ı mailine giren Brezilya’da da benzer bir durum olabilir” kaygısı zaten yaşanıyordu. Fakat iki ülkedeki olayların benzerlikleri olduğu kadar farklılıkları da vardı. Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim üyesi Dr. Esra Akgemci bu farklılıkları şöyle özetliyor:

“ABD’deki Kongre baskının amacı Biden’ın göreve gelmesini engellemekti. (Biden göreve resmen 20 Ocak tarihinde başlamıştı.) Brezilya’da ise Da Silva göreve geldikten sonra baskın yapıldı. Brezilya’da Ulusal Kongre değil, Başkanlık Sarayı ve Yüksek Mahkeme Binası da basıldı. Üç erkin binasının (yasama,yürütme, yargı) hedef alınması doğrudan demokrasiye dönüktü. Darbeci bir eylemdi. Zaten göstericiler orduya da çağrı yaptılar.”

Libya’da yeni hamleler

Ülkenin darbe geçmişi 

Brezilya darbe geçmişi olan bir ülke. 1964 - 1985 arasında çok sert şekilde darbe ile yönetildi. Jair Bolsonaro da darbe döneminde görev yapmış bir askerdi. Asker kökenli isim önce milletvekili, ardından senatör olduktan sonra başkanlık koltuğuna oturdu.

Akgemci, Bolsonaro’nun tüm siyasi hayatı boyunca anti-demokratik söylemlerde bulunduğunu, “darbelerin olumlu etkilerinin olabileceğine” dair açıklamalar yaptığını hatırlattı. ABD’de yaşananlarla önemli farklardan birini de “Brezilya’nın tarihindeki darbeci dinamik” olduğunun altını çizdi.

Hiç kuşkusuz iki ülke örneği arka arkaya gelince dünya genelinde yeni örneklerin yaşanma endişesi doğdu. Akgemci, bunu söylemek için henüz erken olduğunu ifade etti, Trump ve Balsonaro’nun birbirine çok benzer karakterler olduğunu ve iki ülkenin birbirine benzer eylemlere sahne olmasının temel sebebinin bu olduğunun altını çizdi. Akgemci’ye göre, yine de aşırı sağın dünya genelinde hız kazanması ile oluşan atmosferde kaybeden seçmenin bu yola başvurabilme ihtimali masada...