Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov hafta içi Ankara’daydı. Ziyaretin iki temel ana başlığı vardı. Suriye ve Ukrayna. Başlık başlık ziyaretten çıkan ve çıkmayan sonuçlara bakalım…
Ne kırmızı ne yeşil ışık
Türkiye, bir süredir Suriye’nin kuzeyine operasyon hazırlığında olduğunu ifade ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da konuşmalarında, bir harekât olması halinde bunun Tel Rıfat ve Menbiç bölgesine yani Fırat’ın batısında, Rusya’nın kontrolü altındaki bölgelere dönük olacağını söylüyor. Rus heyeti, görüşmelerde Ankara’nın güvenlik endişelerini dinledi, Türkiye’ye hak da verdi ama operasyon için yeşil ışık yakmadı... Buna karşılık “kırmızı ışık” yaktığını söylemek de mümkün değil.
Peki Türkiye, neden Rusya’nın kontrolü altındaki bu bölgeye yöneldi? Zira 2019’da yarım kalan Barış Pınarı Harekâtı’nda Fırat’ın doğusu için de ABD ile mutabakat vardı. Türkiye’nin elindeki istatistikler, Türk askerine yönelik saldırıların yüzde 80’inin Rus kontrolü altındaki bölgelerden geldiğini gösteriyor. Türkiye’nin dikkatini Tel Rıfat ve Menbiç’e yöneltmesinin sebebi ağırlıklı olarak bu. Son günlerde Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığını azalttığı, buradaki askerlerinin bir kısmını Ukrayna’ya gönderdiğine dair haberler yayıldı. Türk yetkililerin elindeki bilgiye göre, bu yer değiştirme, söylendiği kadar geniş çaplı değil. Ruslar daha çok Suriye içinde taktik amaçlı yer değiştirmeler yapıyor. Daha korunaklı noktalara çekiliyor ayrıca belirli alanları da İranlı milis güçlerin kontrolüne bırakıyorlar. İşte tüm bu boyutlar, Ruslarla yapılan müzakerelerde görüşüldü.
Rusya vetosu
İlk kez 2014’te kabul edilen, Suriye içine insani yardımların ulaştırılmasını öngören ve her 6 ayda bir uzatılan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2585 no’lu kararının süresi 10 Temmuz’da doluyor. Uluslararası kuruluşlar, BMGK’nın o kararıyla her defasında Suriye hükümetinin onayına ihtiyaç duymadan ülke içine yardım dağıtabiliyor. Şayet Rusya bu tasarıyı veto ederse, Suriye genelinde 14.6 milyon kişi bu yardımlardan mahrum kalacak. (Geçen yıl ihtiyaç sahibi toplam Suriyeli 13.4 milyondu).
Bu tasarının Türkiye’yi ilgilendiren boyutuysa, Cilvegözü karşısındaki Bab El-Hava kapısı ve kuzeybatı Suriye’deki 4.1 milyon kişiye ulaşım imkanının kapanacak olması. Tasarı, geçen yıl da çok zor geçmişti. Ancak Rusya, bu kez veto kartını hiç olmadığı kadar güçlü şekilde masaya koyuyor. Moskova, zaten yıllardır “Tüm yardımlar rejim kontrolü üzerinden gitsin, bu bir egemenlik meselesi” görüşüyle BM tasarısına karşı çıkıyor ama her defasında son anda ikna ediliyordu. Hatta geçen yıl Beyaz Saray Ortadoğu Koordinatörü Brett McGurk ile Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksander Lavrantiyev, bu tasarıyı son ana kadar görüşmüş, Rusya’nın tasarıya “Evet” demesi karşılığında ABD Suriye’de “Early Recovery Projects / Erken Toparlanma Projelerini” (su kuyusu açma, sağlık kliniği onarma gibi küçük projeler) hayata sokmayı taahhüt etmişti.
Rusya bu yıl da Batı’nın bu projelere yeterince destek vermediği gerekçesiyle veto kartını açıyor. Uzlaşmanın sağlanması geçen yıla kıyasla daha zor görünüyor. Çünkü Ukrayna savaşı ile iki küresel güç arasındaki diyalog koptu. Ayrıca Rusya, tasarıya “Evet” deme karşılığında bir şey almak isteyebilir ama ABD, Ukrayna başlığında Rusya’yı yaptırımlarla kenara sıkıştırmışken adım atmak istemeyebilir. Rusya da bu durumu bildiğinden çeşitli kanallardan “veto” mesajı veriyor.
Geçen hafta ABD’nin BM Daimi Temsilcisi’nin Hatay ziyaretindeki önemli konularından biri de buydu. Sergey Lavrov’a Ankara’daki görüşmelerde bu tasarının kabul edilmesinin hayati önemi anlatıldı ve Türkiye, pozisyonunu bir kez daha ifade etti ama Rus heyetinden “Veto etmeyeceğiz” cümlesini duyamadı.
Yılan hikayesi
Türkiye ve Rusya dışişleri bakanları, Suriye’de çözüm için Anayasa Komitesi’nin gelecek hafta Cenevre’de yapacağı 8. tur görüşmeleri işaret etti. BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, bir kez daha tarafları masaya oturtacak. Rejim ve muhalefet yine “ilkeler”le ilgili metinlerini sunacak. Kağıtlar değişecek, müzakere sürecek ve ortak metinde uzlaşılmaya çalışılacak.
Somut hiçbir sonucun çıkmadığı, rejim temsilcilerinin “var olan anayasadaki maddeleri bile muhalefet teklif etti” diye reddettiği bir ortamda, Anayasa Komitesi toplantısından sonuç beklemek pek gerçekçi değil. Zaten geçmişte de top ne zaman Anayasa Komitesi’ne atılsa, bir sonuca varılamamıştı. Hal böyleyken, harekât ve Suriye sahasındaki gelişmeleri komite toplantılarına endekslemek de epey anlamsız... Aslında iki bakan da, bu gerçekliğin farkında ama yine de siyasi çözümün tek adresi bu komite olduğu için de devamı şart.
Rusya’nın BM itirazı
Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Ankara ziyaretinde Ukrayna başlığında “Buğday koridoru” meselesi ana gündemdi. (Bu konuyla ilgili ayrıntıları geçen haftaki yazımda paylaşmıştım...) Toplantıdan ve yapılan açıklamalardan anladığım özet şu:
Rusya, bu işi Birleşmiş Milletler olmadan yapmak istiyor. Ukrayna ise buna karşı çıkıyor. Rusya, Ukrayna gemilerinin gözetimini kendi yapmak istiyor; Ukrayna da NATO gemileriyle yapılmasından yana. Yani “gözlem sistemi” ve “seyrüsefer denetimi”, müzakerelerin temelindeki iki kritik başlık. Gemiler mayınlı sahadan çıktıktan sonra malzemenin kontrol edilmesi, kontrolü yapacak kurum, ülke ya da ülkelerin belirlenmesi gerekiyor ama şu ana kadar bu başlıklarda uzlaşma yok. Bu yapı BM olursa Güvenlik Konseyi’nden “gözlem misyonu” kararı çıkması gerekiyor ki, bu yol ancak Rusya’nın “kararı veto etmeyeceği” bir formülle hayata geçirilmeli. Ama Rusya’nın daha baştan BM sürecine karşı olduğu düşünülürse, Moskova’nın inadının kırılması gerekiyor. Anlaşılan o ki Ankara’daki görüşmelerde bu konuda yol alınabilmiş değil.