Deniz Kilislioğlu

Deniz Kilislioğlu

deniz.kilislioglu@ntv.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye’nin Suriye’ye kara harekâtı ihtimali hâlâ masada. ABD’nin ve Rusya’nın bir süredir bunu engellemeye çalıştığı biliniyor. Bu anlamda merak edilen, operasyonun ABD’nin kontrol ettiği alan olan Fırat’ın doğusundan mı yoksa Rusya’nın kontrolündeki batıdan mı başlayacağı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkmenistan’dan dönerken, “Türkiye-Rusya-Suriye ortak hareket edebilir” mesajı verdi. Erdoğan ayrıca ABD ve koalisyon güçlerinin YPG’ye verdiği destekten rahatsızlığını da yineledi. Bu süreçte ABD’nin eski DAEŞ ile Küresel Mücadele ve Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin hem 1 Aralık’taki Ankara ziyareti hem de 9 Aralık’ta Foreign Policy Dergisi’nde yayımlanan “ABD Türkiye ile Suriye’de Nasıl Uzlaşabilir?” başlıklı yazısı çok tartışıldı. Ben de tüm bu gelişmeleri Jeffrey ile konuştum. 

Haberin Devamı

‘ABD’den mesaj getirmedim’

Jefrrey gibi Türkiye’yi yakından tanıyan, ABD’de de çok üst düzey görevler almış bir ismin böyle bir süreçte Türkiye’ye gelip, Savunma Bakanı Hulusi Akar ile görüşmesi soru işaretleri yaratmıştı.

“ABD’den bir mesaj mı getirdiniz?” sorusuna Jeffrey “Hayır, ABD hükümetinden herhangi bir mesaj taşımıyorum. Sivil toplum dünyasının bir parçası olarak Washington içinde ve dışında temaslarda bulunmak da işimin bir parçası” yanıtını verdi. Ankara ve İstanbul’daki görüşmelerinde PKK tehdidi ve operasyon ihtimalinin gündeme geldiğini söyledi ama ayrıntıya girmedi. Jeffrey, Türkiye’nin operasyonunun sahayı daha da karmaşık hale getireceğine inanıyor, “Girip-çıkma şeklindeki terörle mücadele operasyonları haricindeki hiçbir harekât doğru olmayacaktır” diye ifade ediyor.

‘Garanti veremez’

Türkiye, Barış Pınarı Harekâtı sırasında ABD ve Rusya ile varılan mutabakatlara uyulmadığı için yeni bir operasyonu gündeme taşıyor. Jeffrey’e bunu hatırlattığımda ilginç bir çıkış yapıyor, “Bölgeden çekilip çekilmemek Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) bağlı, ABD Türkiye’ye böyle bir garanti veremez. SDG de böyle bir garanti veremez” diyor.

“YPG’ye binlerce TIR silah gönderen, sahada ortak devriyeler yapan ABD nasıl oluyor da SDG’yi ikna edemiyor” meselesi ayrı bir soru işareti. Ama Jeffrey, “SDG ve liderleri Suriye’deki YPG/PKK güçlerinin kontrolünde değil. Bu bir sorun” diyor. Bu sözler size şaşırtıcı gelebilir, zira ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde PKK ve YPG’yi ayrıştırmak için SDG şeklinde yeni bir isim türettiğini bizzat ABD’li yetkililer kabul etmişti. Bunu Jeffrey’e hatırlattığımda, bana hak verdi ama bölgedeki ayrışmayı şöyle ifade etti:

Haberin Devamı

“SDG’ye komuta edenler kendilerine ‘YPG’nin Doğu kanadı’ diyorlar. Bizim konuştuğumuz kişiler bunlar. PKK’nın da örneğin Tel Rıfat’taki grupları kontrol ettiğine, emir verdiğine dair herhangi bir kanıt yok.”

‘Mini devlet’ meselesi

Son olarak James Jeffrey’nin Foreign Policy’deki makalesinde kullandığı “ABD Suriye’de mini devlet kurulmasına yardım etti” ifadeleri de tartışma yaratmıştı. Jeffrey’e “mini-state” yani ‘mini devlet’ten kastının ne olduğunu sordum. Eski Temsilci, “Mini devlet, SDG’nin ve onun ‘sivil özerk yönetiminin’ Suriye’nin yüzde 20’sinden fazlası ve birkaç milyon Suriyeli üzerinde etkili kontrole sahip olduğu gerçeğine atıf” dedi. “Daha önemlisi sadece ABD değil, 2015’e kadar Türk yetkililer de bu sivil liderlikle teması sürdürdü” dedi. Parantez içinde Salih Müslim’i ekledi.

Haberin Devamı

Makalesinde de 2014 yılında Washington ve Ankara’nın DAEŞ ile mücadele çerçevesinde Kobani’de SDG’yi desteklediğini ifade etmişti. “O tarihten sonra bu devlet yapılanmasını engellemek mümkün değil miydi?” diye sorduğumda “O zamana kadar zaten çalışır durumdaydı.” demekle yetindi. Ancak bu noktada Jeffrey’nin eksik bıraktıklarını hatırlatmak gerekiyor. ABD Ekim 2014 yılında YPG’ye tırlarla silah göndermeye başladı. 2015 yılında PKK ve Suriye kolu YPG’nin ismini SDG ile değiştirdi. Suriye’de silahlandırılan PKK-YPG unsurları, 2015 Haziran’ından itibaren Suriye iç savaşına Türkiye içine taşımaya gayret ederek özerk bölgeler ilan etmek suretiyle Hendek Savaşları diye bilinen çatışmaları da başlattılar. Amerika, NATO içindeki müttefikinin toprak bütünlüğünü hedef alan bir örgüte o günden beri silah vermeye devam ediyor.

James Jeffrey anlatıyor

James Jeffrey anlatıyor

‘Rusları tercih ederiz’

YPG, 2019 anlaşmalarında ABD ve Rusya’nın taahhüt ettiği gibi bölgeden ayrılırsa, 30 km derinlikli hattı kimin kontrol edeceği bir başka soru. James Jeffrey, “Soçi anlaşmasına geri dönüş gerçekleşirse, Türkiye ve Rusya’nın ortak devriyeye çıkabileceğini düşünüyorum. Hükümet yetkilisiyken de Rusya-Türkiye arasındaki Soçi anlaşmasına bir itirazımız yoktu. Biz ve Ruslar, İran’ın Suriye’de güç kazanabileceği endişesini taşıyoruz. ABD’nin Suriye’deki Rus varlığı ile sorunu yok. Biz İranlılarla uğraşmaktansa Rusları tercih ederiz” dedi. Jeffrey, Suriye rejiminin hiçbir bölgeyi kontrol etmesini istemediklerini de ekledi.

Suriye Savaşı’nın başında ABD ile Türkiye birlikte hareket ediyordu, BM kararları çerçevesinde Esad’ın görevden ayrılması sürecini de desteklemişti. Ancak Washington Beşar Esad giderse radikallerin iktidara gelebileceği gerekçesiyle Esad’ı devirme politikasından vazgeçmiş, Türkiye’yi yarı yolda bırakmıştı. Jeffrey’e “bugün ABD’nin Türkiye’nin Suriye ile normalleşme sürecine karşı çıkması çelişki değil mi?” diye sordum. Jeffrey “çelişki olmadığını” öne sürdü. Türkiye’nin egemen bir devlet olarak “ülkenin barış, güvenlik ve refahını sağlamak için askeri ve diplomatik kararları kendisinin vereceğini” özellikle not düştü; ancak Esad’dan bugüne kadar hiç kimsenin bir şey alamadığını hatırlattı, “Eğer Esad Türkiye’nin güvenlik endişelerini çözmek için harekete geçerse, kendisiyle görüşmek mantıklı olabilir ama ben şüpheciyim” dedi.