Deniz Kilislioğlu

Deniz Kilislioğlu

deniz.kilislioglu@ntv.com.tr

Tüm Yazıları

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yaptığı “Öcalan” açıklaması tarihi bir çıkıştı. Bahçeli bu adımın izahını “bölgesel gelişmeler ve iç cepheyi kuvvetlendirme arayışı” olarak yapıyor. MHP Lideri, bu yeni hamleyi, Temmuz 2015’te hüsranla biten ‘çözüm sürecinden’ dikkatle ayırıyor. Bir müzakere öngörmüyor, “Ne Kandil, ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın” diyerek yeni çerçevenin sınırlarını da çiziyor.

Bu çıkış kimi çevrelerde umut yaratmışken, Ankara’da Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş’ye (TUSAŞ) yapılan saldırı denklemi sarstı. İki teröristin Suriye’den gelen PKK’lılar olduğu da kesinleşti. Suriye meselesi ‘çözüm sürecinde’ nasıl en büyük kırılımları yarattıysa, üzerinden dokuz yıl geçtikten sonra bugün de yeni hamlenin önünde bir mayın tarlası olarak belirdi. Bu noktada terör örgütü PKK’nın lideri Abdullah Öcalan’ın geçmişte çözüm süreciyle Suriye alanındaki gelişmeler arasında ne tür bağlantılar kurarak, nasıl tavırlar aldığını hatırlatmak faydalı olabilir.

Haberin Devamı

Öcalan ve Suriye oyunu

Devlet ‘çözüm sürecinde’ bir taraftan İmralı bir taraftan da Oslo hattında görüşmelere başlamıştı. 2010 Aralık ayında Tunus’ta başlayan Arap Baharı, Mart 2011’de Suriye’ye yayılmıştı. Temmuz 2012’de Beşar Esad yönetiminin Ayn El Arab (Kobani), Afrin gibi bölgelerden çekilip, buraları PYD’ye bıraktığına tanıklık etmiştik. Öcalan’ın o dönem kendisi ile görüşen HDP heyetine 23 Şubat 2013’te söyledikleri kayıtlarda:

“Kürtler Suriye’de iki tarafla da görüşsünler, haklarını kim verirse onunla çalışsınlar”.

Aynı Öcalan’ın bundan bir ay sonra 21 Mart 2013’te Diyarbakır’da “silahlara veda” mesajı okunuyordu. Yani Öcalan’ın bir gözü Diyarbakır’da bir gözü ise Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelerdeydi.

Mayıs 2013’te PKK’nın silahlı unsurları Türkiye topraklarını terketmeye başlamıştı. Bu arada Mayıs sonunda içeride başlayan Gezi olayları da başka bir etki yarattı. Öcalan o dönem yine HDP heyetine “Dağdan inmelerin durdurulması” talimatını veriyor, “Biz kendi çıkarlarımız doğrultusunda ayrı ayrı iki tarafla ittifaklar geliştirebiliriz” diyordu.

Haberin Devamı

Ayn El-Arab kırılması

Sürecin çıkmaza girmesi ise Eylül 2014’te DAEŞ’in Ayn El-Arab’ı (Kobani’yi) kuşatmasıyla oldu. Türkiye PYD Lideri Salih Müslim ile görülüyordu. Aynı tarihlerde Kandil “Öcalan ile aramızda bir işbölümü var. Savaşa biz karar veririz, barışa önder Apo karar verir.” derken, bir ay sonra Öcalan “Kobani çözüm sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır” diyerek Türkiye içindeki çözüm sürecinin kaderini Suriye’deki gelişmelere bağladı. Sürecin başarısızlıkla sonuçlanacağı o aşamada ortaya çıktı.

Suriye’deki Kobani gerilimi, Türkiye’nin içine 6-8 Ekim olayları ile taşındı. Çok sayıda insanın hayatını kaybettiği bu olaylardan bir hafta sonra ABD, PYD Eş başkanı Salih Müslim ile iki ayrı görüşme yaptı ve “DAEŞ’e karşı PKK’nın silahlandırılması” kararını aldı. Türkiye, Suriye sahasında kendisine karşı olan gelişmelere rağmen İmralı ile görüşmeyi sürdürüyor, bir yol haritası çıkarmaya çalışıyordu. Hatta ABD’nin PKK’yı silahlandırma kararı aldığı gün HDP heyeti o yol haritasını Kandil’e götürüyordu. Şubat 2015’e gelindiğinde Dolmabahçe mutabakatı ilan edilse de, Suriye’deki gelişmelerle artık iyice zehirlenen süreç rayından çıkmıştı. Sonra, Temmuz Ağustos’ta ‘hendek savaşları’ başladı, Türkiye iki genel seçimi yaşadı ve 22 Temmuz 2015 tarihinde iki polis memurunun şehit edilmesiyle çözüm süreci çöktü.

Haberin Devamı

Bugün Suriye sahası daha karmaşık, YPG ise ABD’nin koşulsuz askeri ve lojistik desteğiyle 2015 yılına göre çok daha güçlü. İsrail’in saldırıları sürüyor, Rusya buna sessiz. Süreç, YPG içinde İran ve ABD etkisinde olan grupların provokasyonuna daha açık. Öcalan bugün “süreci hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” diyor. Pratikte bunu başarıp başaramayacağı bir soru, “YPG’nin Suriye’deki boşluktan yararlanarak ABD desteği ile oluşan kazanımları bırakıp bırakmayacağı” bir başka soru. Geçmişten dersler çıkararak ilerlemek gerekiyor.