İş, okul, aile yaşantımızda ya da parasal konularda, mevcut düzenimiz dışında yeni bir şeyler yapmak istediğimizde kendimizi zaman zaman korku, endişe gibi duygular içinde bulabiliyoruz. Bunun nedeni bilinçaltının bizi konfor alanında tutmaya çalışmasıdır. Konfor alanı, kendimizi rahat ve güvende hissettiğimiz bir alan ya da davranış biçimidir. Kendimizi rahat hissettiğimiz alışkanlıklar konfor alanında kalmamıza neden olur. Yeni bir şeyler yapmak istediğimizde “Yapamam / yapamayacağım” gibi negatif düşünceler bizi durdurur ve o iş her neyse onu yapmaktan çekiniriz. Topluluk önünde konuşmak, yeni bir işe girmek, yeni insanlarla tanışmak gibi örneklendirilebilir.
Hedeflerimize ulaşmak için çoğu zaman yeni davranışlar sergilememiz ve farklı eylemler gerçekleştirmemiz gerekecektir. Konfor alanında kaldığımız ve eski alışkanlıklara sıkı sıkıya tutunduğumuz, yeniliklerden çekindiğimiz müddetçe hedeflerimize ulaşmak neredeyse imkansızdır. Eğer hedeflerimize ulaşmak için önümüzdeki engelleri kaldırmak istiyorsak yapmamız gereken ilk şey kendimizi
Her insan gibi bizler de zaman zaman maddi zorluklar, gelecek kaygısı, kariyer mücadelesi, ilişki problemleri gibi hayatın gerçekleri ile birlikte yaşamaktayız. Bu durumlar karşısında üzüntü, baskı, stres, gerginlik gibi duygular ortaya çıkabilmektedir. Bu duygularla nasıl baş edeceğinizi bilemezseniz, zaman zaman duygusal açlık dediğimiz durum ortaya çıkabilir.
Duygusal Açlık Nedir?
Duygusal açlık; midemiz dolu olduğu halde can sıkıntısı, gerginlik, öfke, üzüntü, yalnızlık gibi duygulardan dolayı yapay bir açlık hissi olup, o duygusal boşluğu doldurmak için yemek yeme isteği ile ortaya çıkan bir durumdur.
Duygusal açlık ile fiziksel açlık arasındaki farkı iyi bilmek gerekir. Fiziksel açlıkta bedende açlık hissi yavaş yavaş oluşur. Yemeğin pişmesini, sofranın hazırlanmasını bekleyebilirsiniz. Yemek seçiciliği azdır ve hazır olan yemeği yiyerek tokluk hissi ile sofradan kalkılır. Duygusal açlık ise aniden gelişir. Özellikle belli bir yiyeceğe karşı istek vardır. Tatlı, abur cubur gibi. Mide dolu olduğu halde yemek yenir ancak
Olumlamalar beynimizi hedeflediğimiz yönde yeniden programlamak için kullanılır. İstenilen durumu ya da hedefi pozitif şekilde yansıtan cümlelerdir. Kısa, net ve anlaması kolaydır. Olumlamaları kullanmanın nedeni içsel motivasyonumuzu arttırmak, zihni hedeflere doğru hareket etmesi için yönlendirmektir. Yeni alışkanlıklar edinmemiz ve hedeflerimize ulaşmamız için; olumlamalar en etkili araçlardan biridir.
Gün içinde nasıl düşündüğümüzün farkında olmamız çok önemlidir. Yapılan en sık hatalardan biri de negatif inançlarımızı tekrar tekrar dile getirmektir. “Hayat çok zor”, “yeterince param yok” gibi. Pek çok kişi günlük hayatta farkında olmadan yaşamlarında memnun olmadıkları durumlarından, şikayetlerinden sıkça çevrelerindeki kişilere bahseder. Kendileri ile baş başa kaldıkları zamanlarda da problemlere odaklanarak, enerjilerini bu negatif alanları beslemeye harcarlar. Bu durumda hedef ve isteklerini gerçekleştirecek güç ve motivasyonları kalmaz.
“Zihin her şeydir. Çünkü düşündüğün şey haline gelirsin” Buda
Olumlamalar sık sık tekrar edilerek bilinçaltına gönderdiğimiz mesajlardır. Bilinçaltı söylediğimiz şeyi doğru kabul eder ve onu ispatlamak için ona uygun olay ve
Hayatın günlük akışı içinde düşünceleriniz sizi ne kadar destekliyor? Sahip olduğunuz iç ses size neler söylüyor? Bu ses sizi motive ediyor mu ? Yoksa yapamayacağınızı, yeterince iyi olmadığınızı ve yine başarısız olacağınızı söyleyerek sizi engelliyor mu?
Düşünce, duygu ve davranışlarımız bir bütündür. Bugünkü düşüncelerimiz ilerde davranışlarımızı ve hayattaki seçimlerimizi etkiler. Aslında geleceğimiz tam da şu anda ne düşündüğümüz ile şekilleniyor . Bu nedenle negatif düşünce akışını fark ettiğimizde bu düşünceleri beslemeyi durdurmak yapılacak ilk harekettir. Ardından bu düşünce pozitif bir düşünceye çevrilmelidir.
Hayatımızda en çok da olumsuz olaylarla karşılaştığımız zamanlarda pozitif bakabilmek bizi zorluyor. Öncelikle bu zorlukların bizim ruhsal gelişimimiz için doğal akışın bir parçası olduğunu kabul etmek gerekir. Bu duruma nasıl baktığın ise senin seçimindir. Bu olayın sana nasıl bir fayda sağlayacağını ve senin için nasıl bir öğreti barındırdığını görmeye çalışmalıyız. Önemsiz de gözükse ondan bir fayda bulmaya çalışmak gerekir. Bu fayda senin olaya bakışını tamamen değiştirecektir. Darel Rutherford’un söylediği gibi “Hayatı kazanan tutumu ile oynarsanız
İnsanlar günlük hayatlarındaki seçim ve davranışlarında farkında olmadan bir zaman perspektifine odaklanma eğilimlidirler. Kimileri geçmiş odaklıdır. Bazen farkında olmasak da zihnimiz geçmişte yaşadığımız bazı anılara takılı kalmıştır. Karar alırken geçmişteki benzer yaşadıkları olumsuzluklar, başarısızlıklar onların şimdiki seçimlerini etkiler. Kimi zaman adım atmalarını engeller.
Belki de geçmiş deneyimlerimiz bizi geleceğe hazırlamak içindir. Tıpkı bilgisayar oyunlarında zorlu parkurlarda her engelden sonra karşına çıkan bonuslar gibi. Onları toplarsın. İçinden büyüklü küçüklü sürpriz hediyeler çıkar. Bir sonraki seviyeye geçtiğinde de onları oyunun içinde kendi yararına kullanırsın.
Amacımız her zaman geçmişte yaşadığımız olayın bize sunduğu öğretiyi almak olmalıdır. Bizim bu öğreti ve farkındalık ile bundan sonra ne yapacağımız üzerine odaklanmamız gerekir. Bu daha yapıcı bir yaklaşımdır.
"Geçmişten almanız gereken öğretiyi alın, teşekkür ederek odağınızı geleceğe taşıyın."
Geçmişin sorumluluğunu elimize almak bize tüm yaşamımızın sorumluluğunu verir.
Bu bizi dışsal faktörlerden ve kurban psikolojisinden özgürleştirir. “Ben şimdi ne yapabilirim?” diye
Kilo verme süreci sana kendini nasıl hissettiriyor?
Bugüne kadar benim en çok duyduğum cevaplar:
- “Kilo verirken mutsuz oluyorum”- “Bu konuda çok başarısızım”- "Kendimi kısıtlanmış gibi hissediyorum"
Bugüne kadar birçoğunuz bu konu ile ilgili negatif hissettiniz. Belki de artık iyi hissetmeye odaklanmalısınızdır. Albert Einstein’ın dediği gibi “Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek deliliktir.”
Mutlu olarak ve iyi hissederek yaptığımız işlerde daha başarılı oluruz. Hayatınızdan kendi örneklerinize bakın. Kalabalıklara hitap etmekten çok keyif alıyorsanız eğer, dönem sonu toplantısı için sunuma hazırlanırken de yaparken de kendinizi ne kadar da keyifli hissettiğinizi hatırlayın. İyi hissetmek hedefine ulaşmanda en büyük yardımcındır. Kilo verme yolculuğunu da zevkli bir sürece dönüştürmeyi denesen nasıl olurdu?
Bu süreçte iyi hissetmek için aşağıdaki 3 öneriye önem verin.
Başarını kutla
Kilo vermek için istekli ve kararlı olduğumuz zamanlarda, diyet listelerimizi de egzersiz programlarımızı da aksatmadan uygularız. Ancak bazen yaşadığımız duygusal durumlar sahip olduğumuz içsel motivasyonumuzu negatif etkileyebiliyor. Kimi zaman da en yakın arkadaşımızın doğum günü partisi gibi diyetteyken zorlanabileceğimiz teklifler alabiliyoruz. Peki bu durumlarda siz ne yapıyorsunuz? Diyeti ve egzersizleri yarıda bırakıp sonra da battı balık yan gider diye mi düşünüyorsunuz? Böyle zamanlar için önceden hazırlıklı olup, ne yapacağımızı planlamış olursak kilo verme sürecimizi aksatmadan yolumuza devam edebiliriz.
Peki bizi yolda negatif etkileyecek nelerle karşılaşabiliriz?
1-Can Sıkıntısı ve yalnızlık
Bir pazar günü hayal edin. Dışarıda hava soğuk hatta şiddetli bir yağış var. Evde teksiniz. Canınız sıkılmış. Hiçbir şey yapmak istemiyorsunuz. Peki sizin de aklınıza “Acaba ne yesem?” sorusu geliyor mu? Bu soru karşısında ne yapmak gerekir? Bunun planını şimdiden yaparsanız o gün geldiğinde kendinizi çaresiz bir şekilde buzdolabı önünde bulmazsınız. Mesela yemek yemek yerine zihninizi rahatlatacak farklı bir şeyler yapmayı deneyin. Dağınık olan eşyalarınızı
Her birimiz özümüzde muhteşem bir yaşam enerjisine sahibiz. Kimi zaman bu enerji dışsal faktörlere çok fazla bağımlı hale gelebiliyor. Mesela olaylar istemediğiniz şekilde gerçekleştiğinde enerjiniz de aynı hızla düşüyor mu? Sahip olduğunuz koşullar duygularınız üzerinde sınırsız bir kontrole sahip mi? Öyle ise bu durum sizin için epey yorucu olacaktır. Duygularınızın kontrolünü elinize alarak sahip olduğunuz yaşam enerjinizi daha iyi yönetebilirsiniz.
Kendimizi daha iyi hissetmek ve enerjimizi yükseltmek için neler yapabiliriz?
1-Şükür egzersizi yapın.
Gün içinde pek çok kez şükrediyoruz değil mi? Peki bunu tüm hücrelerimize kadar hissederek yapıyor muyuz? Bu egzersizde amacımız her zaman frekansımızı daha yukarı taşımak olmalıdır. Endişe, kaygı ve negatif düşünceler enerjimizi düşürür. Şükür egzersizi sırasında sahip olduğunuz her şeyi tek tek düşünün. Hayatınızda gerçekten sizi iyi hissettiren neler var? Belki de çocuklarınız var. Onların size bakan güzel gözlerinin, koşarak sımsıkı sarıldıkları dakikaların varlığına teşekkür edin. Ailenizin, arkadaşlarınızın, işinizin, kapınızı çalan komşunuzun, severek okuduğunuz kitaplarınızın, balkonunda oturup bir fincan