Cemil Ertem

Cemil Ertem

dr.cemilertem@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Siyasi istikrar ve güçlü kurumsal bir demokrasi, ilk aşamada seçmenin iradesi ve bu iradeyi kararlı bir şekilde kullanan siyasi aktörlere bağlı olarak gelişir. Ancak siyasetin açtığı bu yol, ekonomi tarafında doğru ve güçlü kararlarla takviye edilmezse tıkanır.
Bugün başta Brezilya olmak üzere, Latin Amerika’da medyanın ve yargının kullanılarak, gerici restorasyon yolunun açılması ve bugün Brezilya’nın neredeyse bir Justokratik darbenin eşiğine gelmesi, son yıllarda elde edilen siyasi kazanımların iktisadi olarak kalıcı hale getirilmemesinin sonucudur.
Dilma Rousseff, Ekim 2014’te seçimleri yeniden kazandıktan sonra, Brezilya Merkez Bankası, gösterge faiz oranını artırarak son üç yılın en yüksek düzeyine çekmişti.
Dilma Rousseff’in partisi, hem Lula hem de kendi döneminde -yani yaklaşık 12 yılı aşkın bir süre bu- yoksulluğu azaltmak ve orta sınıfı güçlendirmek, yoksullardan orta sınıfa geçişi hızlandırmak yönünde politikalar izledi. Nitekim, Brezilya’da, yoksulluk sınırının dört katı gelir elde edenler, son 10 yılda 38 milyon artışla 61 milyona ulaştı. Yine bu dönemde Brezilya’nın milli petrol şirketi Petrobras, enerji hamleleri için, yalnız ulusal düzeyde değil, kıtasal ölçekte inisiyatif aldı. Yeni enerji alanları ortaya çıkarılmaya ve ülkenin çıkarları gereği, Amerikalı enerji şirketleri dışında da anlaşmalar yapılmaya başlandı.
Brezilya, enerji kaynağı olan alanlarını yalnız İngiliz ve ABD’li şirketlere değil, mesela Çinli şirketlere de açmaya başladı. Brezilya, BRICS ülkeleri için de belirleyici bir konuma yükselirken, BRICS içindeki işbirliği, yatırım finansmanlarını da sağlayacak kurumların oluşmaya başlamasıyla yeni bir alternatif merkeze dönüşmeye başladı.
Yine bu dönemde, Lula ve Rousseff, Brezilya’dan başlamak üzere, Latin Amerika için adeta yeni bir New-Deal programı ortaya çıkarmaya başladılar.

Gerici restorasyon
İşte kıyamet, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi, bundan sonra koptu. Devlet, yargı ve medya içinde yapılanan “eski” Brezilya uyandırıldı. Sokak gösterileri, medya dezenformasyonu, ülkenin en önemli şirket ve kamu kurumlarına, iktidar bağlantısı kurularak açılan soruşturmalar devreye girmeye başladı.
Bu süreçte eski gerici restorasyon güçlerinin mesafe almasının en büyük nedeni, Rousseff’in, ekonomide önemli işler yapmış olmasına rağmen, kurumsal, dışarıdan bağımsız yapılar inşa edememiş olmasına bağlıdır.
Yani Rousseff, 1935’ten sonra ABD Başkanı Roosevelt’in yaptığını yapamadı ya da bunu süreci kurumsal olarak tamamlayamadı.
Roosevelt’in New Deal (Yeni Düzen) politikası, 1935’ten itibaren, daha önce hazırlığı yapılan ve çıkarılan yeni yasalar ve kurumlar sayesinde uygulandı. Örneğin, finansal sistemi ve bankacılık sistemini düzenleyen genel planlama yasaları ve buna bağlı düzenleyici kurumlar oluşturulurken, rekabeti sağlayacak, emek piyasalarını düzenleyecek ve işsizliği önleyecek denetleyici yasa ve kurumlar inşa edildi. Bu, o dönemde, başta ABD olmak üzere, Batı’da krizden çıkmayı sağladığı gibi, sistemi ayakta tutacak piyasa dostu kurumları da inşa etti.

Geç kalmayalım!
Şüphesiz, şimdi gelişmekte olan ülkelerin bu yolu aynen tekrar etmelerini önermek saçma olur. Ancak, Türkiye, Brezilya gibi ülkelerin bugün kendi ekonomik kurumlarını bağımsız olarak oluşturmaları gerekiyor.
İşte bugün Türkiye’nin Merkez Bankası’ndan başlamak üzere, tüm kurumlarının ve ekonomiden sorumlu siyasi yapılarının önündeki ödev budur. Brezilya’da bu kurumlar eski yapısını koruduğu için, Lula ve Rousseff’in başarılı iktisadi adımları kurumsallaşmadı ve geri dönüşü kolay oldu. Bunun en önemli nedenlerinden biri de, Brezilya’nın da hâlâ, Türkiye gibi, bir darbe anayasasıyla yönetilmesidir.
Hiç şüphesiz Türkiye’nin bu alandaki eksiklikleri, yalnız “bağımsız” ekonomi kurumlarıyla ilgili değildir. Örneğin Erdoğan’ın Başbakanlık döneminde başlatılan çok önemli projelerde de biz yerimizde saymaya başladık. Geçen hafta, İran, Azerbaycan, Rusya demiryolu ağlarını birleştirecek, kuzey-güney ulaşım koridoru için İran-Azerbaycan demiryolu Astara köprüsünün temeli atıldı.
Peki bizim, Bakü-Tiflis-Kars Erzurum-(BTK) demiryolu projesi ne durumda? Bu proje, Yeni İpek Yolu’nun en önemli hattıdır... İran’ın dışa açıldığı şu günlerde, Türkiye’yi İran’a bağlayacak demiryolu hattı, İran’dan Türkiye sınırına geliyor, peki Türkiye’den İran sınırına varıyor mu; ben bilmiyorum, belki yapılmıştır. Bu gerçekleri bilelim ve yine geç kalmayalım...