Dünya Bankası raporuna göre salgında, çok çocuklu hanelerin, çocuğu olmayan hanelere göre yaşadığı gelir kaybı daha yüksek. Çok çocuklu hanelerin yüzde 76’sı, çocuksuz hanelerin ise yüzde 55’i gelir kaybı yaşadığını bildiriyor.
Daha önce de pek çok kez kaleme aldığım üzere, yakın zamanda maske yasağının da büyük ölçüde kaldırılmasıyla geride bıraktığımızı söyleyebileceğimiz küresel salgın çok sayıda sosyo-ekonomik etkiyi ortaya çıkardı. Her ne kadar salgın geride kalmış olsa da bu etkilerin önemli bir bölümü devam ediyor. Dünya Bankası (WB) tarafından yayınlanan “Kovid-19 Salgınının Çocuklu Hanelerin Refahına Etkisi” başlıklı güncel çalışmada söz konusu etkilerden biri olan hane üzerindeki refah etkisi çocuklu olup olmama ve çocuk sayısı değişkenleri çerçevesinde araştırılmış. Araştırmanın içerdiği analizde, 35 gelişmekte olan ülkede salgının üç tür hane üzerindeki sosyoekonomik etkilerine odaklanıldığı görülüyor. Bunlar, çok çocuklu (3 veya daha fazla çocuğun olduğu) haneler, az çocuklu (1 veya 2 çocuğun olduğu) haneler ile çocuksuz haneler.
Dünya Bankası raporuna göre, salgının başlangıcında, çok çocuklu hanelerin, çocuğu olmayan hanelere göre yaşadığı gelir kaybı daha yüksek düzeyde. Bu bakımdan, çok çocuklu hanelerin yüzde 76’sı gelir kaybı yaşadığını bildirirken, çocuksuz hanelerin yüzde 55’i gelir kaybı yaşıyor.
Gıda güvensizliği
Raporda, salgın döneminde haneler arasındaki refah farkının ortaya konulması açısından dikkate alınan bir diğer gösterge gıda güvensizliği. Bu anlamda, çok çocuklu hanelerin yüzde 24’ünde yetişkin bir aile bireyinin yaşadığı gelir eksikliği nedeniyle gün içinde bir öğün yemek yenmediği, yani parasızlık nedeniyle öğün atlandığı belirtilmiş. Çocuklu ailelerin neredeyse yarısında, yetişkinler parasızlıktan dolayı bir öğünü atladıklarını ifade etmiş. Oysa, çocuksuz hanelerde bu oran yüzde 14 düzeyinde.
Rapora göre, çocuklu veya çocuksuz ailelerde yetişkinlerin yaklaşık 4’te 1’i, salgın başladığından bu yana çalışamıyor. Bununla birlikte, salgın döneminde çok çocuklu hanelerin yüzde 26’sı devlet yardımı aldığını bildirirken, çocuksuz hanelerin yüzde 12’si tarafından devlet yardımı alınmış.
Dünya Bankası’nın araştırmasına göre, salgın döneminde çok çocuklu haneler tarafından teknoloji eğitim için kullanılmamış. Bu bakımdan, çok sayıda çocuğu olan hanelerin yalnızca yüzde 4’ü mobil öğrenme uygulamalarına eriştiğini bildirirken, az çocuklu hanelerin (bir veya iki çocuğu olan) yüzde 11’inde mobil öğrenme uygulamalarına erişimin olduğu görülüyor.
Eğitime erişim
Diğer taraftan, Dünya Bankası verileri salgın nedeniyle okulların kapanmasından bu yana eğitim faaliyetlerine katılımın düştüğünü gösteriyor. Okul kapanmalarından önce okula devam eden çocuklu hanelerin yaklaşık yüzde 40’ında, salgın nedeniyle okulun kapanmasından sonra çocukların herhangi bir eğitim faaliyetine katılmadığı görülüyor. Bu da küresel düzeyde beşeri sermaye gelişimi açısından son derece olumsuz bir gösterge. Nitekim, insanların toplumun üretken bireyleri haline gelmeleri için gereksinim duydukları eğitim, sağlık ve refah seviyeleri dikkate alındığında, bu durum gelecek nesiller için daha fazla eşitsizlik yaratabilir ve çocukların ebeveynleri ya da büyükanne ve büyükbabalarından daha başarılı olma olasılıklarını azaltabilir.
İlerleme tersine çevrildi
Çocukların büyük çoğunluğunun maalesef etkin bir sosyal koruma güvencesi bulunmuyor. Dünya genelinde her dört çocuktan üçü herhangi bir tür sosyal koruma kapsamında değil. Kovid-19 salgını, zaten yoksulluk içinde olan veya yoksulluğa düşmeye karşı savunmasız durumda bulunan çok sayıda çocuk ve ailesini orantısız şekilde olumsuz etkiledi. Bu anlamda, çocuk yoksulluğunun azaltılmasında kaydedilen mütevazı ilerleme de tersine döndü. Salgının 2020 yılı sonuna kadar 150 milyon çocuğu daha çok boyutlu yoksulluğa ittiği tahmin ediliyor.
Orantısız etki
Çocuklar, ne yazık ki yoksulluktan orantısız bir şekilde etkileniyorlar. Kovid-19 salgınından önce, küresel düzeyde 6 çocuktan 1’i, yani 356 milyon çocuk, aşırı yoksulluk içinde yaşıyor ve günlük 1.90 doların altında bir gelirle hayatta kalma mücadelesi veriyordu. Bununla birlikte, gelişmekte olan ülkelerde çok boyutlu yoksulluk içinde olan (eğitim, sağlık, eğitim, barınma, beslenme ve temiz suya erişim gibi alanlardan en az birinde ciddi düzeyde yoksunlukla karşı karşıya bulunan) yaklaşık 1 milyar çocuk söz konusuydu. Rapora göre bu sayı, salgın nedeniyle yüzde 10 düzeyinde artış gösterdi.
Orta düzeyde yoksulluğa eşdeğer gelir/tüketim seviyelerine sahip (günlük 3.20 dolar kazanç düzeyinde) hanelerde yaşayan çocukların sayısı ise 841 milyondu. Bu da dünya çapındaki çocukların yüzde 41.5’ini oluşturuyordu. Söz konusu oran, küresel düzeyde 18 yaş ve üzeri yetişkinler içinse yüzde 23.5 seviyesindeydi.