Türkiye’deki mevsimlik işçi kazalarına dün acı bir örnek daha eklendi. Bunların önüne geçmek için İsveç modeli uygulanabilir.
Böğürtlen toplamak için İsveç’e giden işçiler, bir sendikaya üye yapılarak ücret ve çalışma koşullarını belirleyen toplu sözleşmeye imza atıyor
Türkiye’de her yıl tarımsal üretim için belirli dönemlerde ‘iç göç’ trafiği yaşanıyor. Çukurova’da pamukla başlayan, Karadeniz’de çay ve fındıkla devam eden, Ege’de zeytinle sona eren mevsimlik işçilik dönemlerinde ne yazık ki pek çok iş kazası yaşanıyor.
Bu kazaların önemli bir bölümü karayollarında gerçekleşiyor. Mevsimlik işçileri taşıyan araçların kaza yapması sonucu pek çok işçinin ve bu işçilerin ailelerinin hayatları kararıyor. En son dün Manisa’da yaşanan kaza sonucu asma yaprağı toplamak için tarlaya gitmekte olan 15 tarım işçisi hayatını kaybetti.
Özellikle yaz aylarında, hasat dönemlerinde, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinden Karadeniz, Ege ve Akdeniz’e aile boyu göçler yaşanıyor. Amaç, fındık, zeytin, narenciye toplamak ve kışın rahat yaşayabilmek.
Ancak mevsimlik işçilerin çalışma koşullarının çok kötü olduğunu görüyoruz. Göç ettikleri illerde tarlalara ulaşımda traktör römorkları, kamyonetler gibi insan sağlığını hiçe sayan mekânlarda ve biçimlerde taşınan mevsimlik işçiler en çok bu noktalarda sıkıntı yaşıyorlar.
Sendika ve toplu sözleşme
Diğer yandan barınma imkânları açısından da salgın hastalıklara neden olabilecek boyutta sağlıksız ortamların söz konusu olduğu görülüyor. Bunun yanında mevsimlik işçilik nedeniyle okula geç başlama gibi daha büyük hasarlar doğuran bazı sorunlar da söz konusu. Mevsimlik işçilik sadece Türkiye’de yok. Ancak ne yazık ki mevsimlik işçilerin çalışma koşulları ve taşınmaları açısından yaşanan büyük sorunlar en çok ülkemizde görülüyor. Örneğin İsveç, üretiminde dünya lideri olduğu böğürtlenin toplanması konusunda çok önemli uygulamalara imza atıyor.
İsveç’teki sık ormanlarda bol miktarda bölgeye özgü böğürtlen yetişiyor. Her yıl ortalama 30 bin ton böğürtlen toplanıyor. Bu meyveler yalnızca gıda amaçlı kullanılmıyor, ilaç sektörünün hammaddeleri olmaları açısından da çok önemli. Bu meyveleri toplayan kişilere “berrypickers” adı veriliyor. İsveç bütün yaz süren bu iş için işgücü göçü kabul ediyor. İsveç’te bir toplantı için bulunduğumuz dönemde böğürtlen toplayan işçilerin çalışma koşullarını gözlemleme şansım oldu.
Böğürtlen toplamak için İsveç’e gelen bütün kişilerin üye olduğu bir sendika ile böğürtlen toplayıcılarının ücret ve çalışma koşulları belirleniyor.
Böyle olunca da, böğürtlen toplatacak kişilerin çalıştıracakları kişiler için oluşturması gereken genel şartlar ve ödenmesi gereken ücretler toplu sözleşme ile belirlenmiş oluyor.
4132 TL brüt maaş var
İsveçli işverenlerin, böğürtlen toplama işi için vereceği aylık brüt maaş en az 13 bin İsveç kronu, yani 4132 TL olmak zorunda. İş, ilgili sendikanın gözetiminde yapılırken, işveren rekolte düşük olsa da, işçi az böğürtlen toplayabilse de söz konusu maaşı garanti etmek durumunda. Aynı zamanda yurtdışından gelen işçiye nasıl oryantasyon sağlanacağı, ulaşım, barınma, gıda ve diğer ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı yazılı olarak İsveç devletine sunuluyor.
Dolayısıyla mevsimlik işçilerin mağduriyeti söz konusu olmadığı gibi toplanan ürünün de kaliteli olması sağlanıyor.
Türkiye’de de buna benzer bir yapının kurulması sağlanmalı ve mevsimlik işçilerin çalışma koşullarının, barınma ve sağlık imkânlarının layığıyla oluşturulması gerekiyor. Özellikle çocuk işçiliğin yaygın olduğu mevsimlik işçilik de kalıcı önlemler alınmazsa, karayollarında kararan hayatlar gün geçtikçe artacaktır.
Valilikler sorumlu
Türkiye’de mevsimlik işçilerin çalıştıkları ildeki valilikler mevsimlik işçilerden genel olarak sorumlu olan merci konumunda. Valilikler mevsimlik işçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve genel anlamda haklarının korunmasından sorumlular. Ancak ne yazık ki, bu sorumluluğun işlemesini sağlayabilecek herhangi bir mekanizma söz konusu değil. Göç ile çalışacakları illere gelen işçiler, çoğu zaman aracılar vasıtasıyla iş buluyorlar ve aracılardan yalnızca toplayacakları ürünün kilosu başına para alabiliyorlar. Böyle olunca da mevsimlik işçilerin taşınmaları, barınmaları ve yiyecek ihtiyaçları konularında ortaya vahim sonuçlar çıkıyor. Her yıl yaşanan trafik kazaları sonrasındaki görüntülerin arkasında bu gerçeklik yatıyor. Mevsimlik işçiler insan onuruna yakışmayan biçimlerde ve araçlarla trafiğe çıkıyorlar ve ne yazık ki yaşanan en ufak bir kaza pek çok mevsimlik işçinin hayatına mal oluyor.
Trafik kazası, iş kazası sayılabilir
Mevsimlik tarım işçileri 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değil. Ancak Borçlar Kanunu çerçevesinde bazı haklara sahipler. Çalışmalarının türü nedeniyle bu haklar diğer işçilerle aynı değil. Örneğin mevsimlik tarım işinde çalışan bir işçinin yıllık izin hakkından bahsetmek mümkün değil. Aynı şekilde mevsimlik tarım işçilerinin kıdem tazminatı hakkı da yok.
Mevsimlik işçilerle ilgili yaşanan en büyük sorun ise sigortasız çalışma. Tarlalarda ürün toplayan işçilerin çoğu kez sigortalarının yapılmadığını görüyoruz. Mevsimlik işçiler genellikle İş Kanunu’na göre “süreksiz işlerde” yani niteliği gereği 30 günden az süren işlerde çalıştırıldıkları için sigortalanmak zorunda değiller. Böyle olunca da, ne yazık ki iş kazası sonrası ölüm aylığı, cenaze yardımı gibi haklardan yararlanamıyorlar.
Aracı işveren olur
Ancak bir kişinin tarlasındaki fındığı toplatmak için doğrudan mevsimlik işçiyle değil de, bir aracıyla anlaşması durumunda, bu aracı mevsimlik işçinin işverenidir. Bu durumda aracının 30 günden fazla süreyle mevsimlik işçiye bu işi yaptırıyor olması halinde sigorta yaptırması zorunluluğu ortaya çıkar. Ayrıca niteliği gereği 30 günden fazla süren bir sürekli iş söz konusuysa bu durumda aracı olmadan da mevsimlik işçiyi çalıştıran kişinin sigorta primi ödemesi gerekmektedir. Sigortalı olarak bu şekilde çalışan işçinin tarlaya gidip gelirken yaşadığı trafik kazası da iş kazası sayılır. Bu durumda tarlaya giderken trafik kazası geçiren işçinin geride kalan yakınlarına ölüm aylığı da bağlanabilir.