İş kazası sonucu veya diğer nedenlerle çalışma gücünü önemli ölçüde kaybeden bir kişinin korunması çok önemli. Malullük aylığının bağlanmasındaki amaç, çalışamayacak duruma düşen bir sigortalının hayatını belirli bir standartta sürdürmesinin sağlanması. Ancak pek çok noktada bazı sorunlar söz konusuydu. SGK, çıkardığı genelge ve yönetmelikle sorunları çözdü.
Başkasının sürekli bakımına muhtaç derecede engelli çocuğu bulunan annelerin 1 Ekim 2008 sonrası çalıştığı her bir yıl 450 gün olarak değerlendiriliyor. Ayrıca çalıştığı her dört yılın karşılığı olarak emeklilik yaşından bir yıl indirim yapılıyor. Ancak bu noktada en önemli husus, çocuğun başkasının sürekli bakımına muhtaç derecede engelli olduğunun tespiti. Malullük tespiti ile engellilik tespiti arasında önemli farklar bulunuyor. Malullülükte hastalığın çalışma gücünde kayıp yaratması şart. Ancak engellilikte bu durum geçerli değil. Dolayısıyla, çocuğun başkasının sürekli bakımına muhtaç derecede engelli olması durumu engellilik yönetmeliği çerçevesinde düzenlenince daha çok kadının erken emeklilik hakkından yararlanması sağlanmış oldu. Geçmişte bu haktan yararlanamayan kadın sigortalıların başvurularını yenilemesi gerekiyor.
İtirazda sınır yok
En önemli sorunlardan biri, malullük raporundaki çalışma gücü kaybı oranının tespiti. Pek çok sigortalı sağlık raporundaki oran yüzde 60’ın altında kaldığı için malullük aylığı alamıyor. Sağlık kurulu raporuna itiraz hakkı mevcut. Ancak itirazın karar verildikten sonra 6 ay içerisinde yapılması şarttı. Yönetmelikte yapılan değişiklikle bu süre şartı kaldırıldı. Bu süreyi kaçırsalar bile yeniden sağlık kurulu raporu almadan Yüksek Sağlık Kurulu raporuna itiraz edebilecekler.
Bazı durumlarda malullük aylığı alan kişiler çalışmaya başlayınca malullük aylığı kesilmektedir. Çalışmaya başladığı için aylığı kesilen kişiler çalışmalarını sonlandırdıklarında yeniden malullük aylığına başvurabilirler. Bu durumda bu kişilerin malullük durumlarının tespiti çalışmaları sonlandıktan sonra o günkü hukuki mevzuat çerçevesince değerlendirilmek-teydi. Böyle olunca mağduriyetler yaşanabiliyordu. Örneğin, malul sayılan kişi çalışmaya başlayıp işten ayrıldıktan sonra yeniden malullük aylığına başvurduğunda, bu kez o günkü mevzuat kapsamında bu rahatsızlık malullük kapsamında değerlendirilmeyince malullük aylığı alamıyordu. Bu durum, pek çok malulün “yeniden malullük aylığı alamayacağım” korkusuyla kayıtdışı istihdama yönlenmesine neden oluyordu. Yapılan değişiklik sonrası bu durumdaki kişilerin malullük tespiti ilk kez malul sayıldıkları tarihteki mevzuat çerçevesinde yapılmaya başlandı.
Gurbetçinin durumu
SGK, gurbetçilerin malullük aylığı almasını önemli ölçüde kolaylaştırdı. İkili sosyal güvenlik sözleşmemizin bulunduğu 18 ülkedeki sigorta girişinin Türkiye’de de giriş olarak sayılacağı hüküm altına alınmıştı. SGK bu girişin malullük için de dikkate alınacağını ifade etti. Dolayısıyla, gurbetçilerin malullük aylığı alabilmesi için önemli bir kolaylık sağlanmış oldu. Genelge ile 18 ülkedeki sigorta girişinin Türkiye’de de malullük sigortası açısından giriş olarak sayılması ile bu sorun aşılmış oldu. 4 ülke istisna kapsamında. Fransa, Hollanda, İsviçre ve Danimarka’da malul sayılmış kişiler Türkiye’den malullük aylığı alamıyor.
Prim ödeme esnek!
Malul sayılan bir kişinin malullük aylığı alabilmesi için en az 10 yıldır sigortalı olması ve 1800 gün prim ödemiş olması gerekiyor. Bunun tek istisnası, malul sayılan kişinin sağlık kurulu raporunda, “başkasının sürekli bakımına muhtaç” ibaresinin yer alması. Bu durumda 10 yıllık sigortalılık şartı aranmıyor.
Ancak çoğu kez bu şartlar sağlanamadığı için kişiler sağlık kurulu raporu ile malul sayılsalar bile malullük aylığı alamıyor. Bu koşullar esnetilirse malullük aylığı alan kişi sayısı artabilecektir. Koşullarda küçük bir esneme yapılması mümkün olabilir. Malullüğe konu rahatsızlıkların listesinin uzaması sonrası bu değişiklik de yapılırsa bu durumdaki sigortalıların yüzü gülecektir.