Cem Kılıç

Cem Kılıç

cem.kilic@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türk-İş hafta başında bir basın toplantısı düzenledi. Başkan Ergün Atalay, toplantıda kıdem tazminatından, özel istihdam bürolarına kadar pek çok konuda görüşlerini aktardı. Türk-İş Başkanı ve yönetim kurulu üyeleriyle Milliyet olarak ayrı bir görüşme yaptık. Bu görüşmede kıdem tazminatı, geçici iş ilişkisi (kiralık işçilik), zorunlu arabuluculuk gibi çalışma yaşamını derinden sarsacak konularda işçi, işveren ve hükümet temsilcileriyle sosyal diyalog mekanizmasının kurulamaması, Türk-İş’in temel endişesi olarak ortaya çıktı. Türk-İş temsilcileri, “Bakanlık somut tasarı yerine genel uygulama ve ilkeleri anlatıyor, örneğin kiralık işçilikte, (Bize yazılı görüş bildirin) diye gönderdikleri yazı TBMM’ye tasarıyı sevk ettikleri gün konfederasyona ulaştı” diye sitem ediyor.

Haberin Devamı

Kıdem kırmızı çizgi

Kıdem tazminatı konusunda Türk-İş kesin bir tavır ortaya koyuyor. Ergün Atalay, kıdem tazminatında kırmızı çizgileri olduğunun altını çiziyor. İlk kırmızı çizgilerinin kıdem tazminatında bir yıla karşılık gelen 30 günlük tazminat miktarı olduğu anlaşılıyor. Başkan ve yönetim kurulu üyesi sendika başkanları, 30 günden taviz verecek hiçbir çalışmaya olumlu bakmayacaklarını ve hatta bunu daha önce genel kurulda karara bağladıkları üzere ‘genel grev’ sebebi sayacaklarını söylüyorlar. Bu konuda Başkan Atalay ilginç bir örnek vererek, “29 gün 23 saat bile olsa kıdem fonunu kabul etmiyoruz” diyor.

Fonların akıbeti

Türk-İş yönetiminin, kıdem tazminatının fona dönüştürülmesi çabalarında bir başka endişesi de fon akıbeti bakımından ülkemizin karnesinin pekiyi olmaması. Ancak hatırlamakta fayda var, Çalışma Bakanı Süleyman Soylu, bu sayfada yayınladığımız söyleşisinde, İşsizlik Sigortası Fonu’nun Cumhuriyet tarihinin en başarılı fon uygulaması haline geldiğini söylemiş, işçi tarafının fon konusundaki endişesini yersiz bulmuştu.

Türk-İş yönetimi, çalışanın haklarından bir kuruş taviz verilmemesi için ellerinden geleni yapacaklarını ifade ediyor. Diğer yandan, 30 gün koşulu sağlanırsa, tazminat alamayan çalışanlar bakımından yeni bir çalışma yapılması konusunda da engel olmayacaklarını, Çalışma Bakanlığı’nın hazırlayacağı taslağı tartışmaya açabileceklerini söylüyorlar. Atalay’a göre; olay sadece 30 gün değil, mevcut uygulamanın sürmesi ve fakat mevcut sistemde kıdem alamayan işçiler varsa onların da mevcut şartlarda tazminat almalarının sağlanması. “Bunun nasıl olacağını Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı getirir, o zaman konuşuruz” diyor Başkan.

Haberin Devamı

Alarma geçtiler

Kıdem tazminatı konusunda Türk-İş alarma geçmiş durumda. Başkan ve yönetim kurulu üyeleri, 1.5 milyonu sendikalı, toplam 15 milyon çalışanın baskısını üzerlerinde hissettiklerini vurguluyor. Atalay bu kritik dönemeçte, 60 yaşını doldurmuş bir kişi olarak yaşamının sonuna kadar iyi bir şekilde hatırlanacağı mücadeleyi vermek için elinden geleni yapacağını söylüyor. Bu konuda son bir nokta, Türk-İş’in kıdem tazminatı konusunda sadece Çalışma Bakanlığı’nı muhatap almak istemesi. Ekonomi yönetimindeki bakanların farklı söylemleri nedeniyle kafalar epeyce karışmış.

Haberin Devamı

Kıdemde ortak bir çözüme ulaşmak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vurguladığı gibi, ancak ortak hareket etmekle, sosyal diyalog mekanizmasını çalıştırmakla mümkün olacak. Ortaya taslak çıkınca konuyu daha net olarak tartışacağız. Kesin olan hükümetin kıdemde kararlı olması, Türk-İş’in kesinlikle 30 günden taviz vermeyen tutumu.

Geçici işçilik

Bir başka konu da kamuoyunda kiralık işçilik olarak bilinen, özel istihdam büroları aracılığı ile geçici iş ilişkisi düzenlemesini içeren kanun taslağı. Atalay, gerekçeli olarak karşı çıktıkları noktaları TBMM Grup Başkanvekillerine, komisyon başkan ve üyelerine gönderdiklerini söylüyor. Diğer yandan, Başkan ve sendika başkanı yönetim kurulu üyeleri, bu uygulamanın bugün yaşanan taşeron işçilik sorunundan daha büyük sorunlara yol açacağının altını çiziyor.

Türk-İş yönetimi, tarımda mevsimlik çalışan, evde bakım işleri yapan ve ev hizmetlerinde çalışan işçilerin özel istihdam bürosu aracılığı ile kayıt altına alınmasının mümkün olabileceğini, bu grup için görüş alışverişi yapabileceklerini belirtiyor. Bütün sektörlerde geçerli olacak bir düzenlemenin ise çalışma hayatına telafisi mümkün olamayacak zararlar vereceğini vurguluyorlar.