İşverenler sigortaya çalışanlarını bildirirken her meslek çalışanı için ayrı bir ‘kod’ vermek zorunda. Yani her bir meslek için SGK’da bir kod bulunmakta. 2015 yılında yaklaşık 5 bin meslek için kod sistemi devreye girmiş durumda.
Meslekler için belirlenen bu kodlarlarla SGK’ya bildirimler e-bildirge işlemleri yoluyla gerçekleştiriliyor. Meslek kodlamasının yaklaşık üç yıldır kullanılmasının sigortalıları SGK’ya bildirmenin dışında çok önemli bir başka işlevi daha var. O da ‘kayıt içinde kayıtdışılıkla’ mücadele etmek.
Kayıt içinde kayıtdışılık, çalışanların aldıkları ücretten daha düşük rakamlarla SGK’ya bildirilmeleri anlamına geliyor. Böylece işverenler gerçekte ödedikleri rakamın altında ücretleri SGK’ya beyan ederek daha düşük sigorta primleri ödüyor. Türkiye’de sigorta prim oranlarının yüksek oluşu işverenleri böyle bir uygulama içerisine itiyor. Çalışanlar ise mevcut işsizlik koşulları altında işverenlerinin bu uygulamasına ses çıkaramıyor. Ücretlerinin genellikle asgari ücret kadar bölümünü banka kanalıyla, geri kalanını ise işverenden elden nakit olarak alıyorlar.
Emekli aylığı düşer
Kayıt içinde kayıtdışılık hem devletin, hem de çalışanın kaybetmesine neden oluyor. Devlet SGK için toplaması gereken primlerden oluyor, çalışan da gelecekte alacağı emekli aylığının önemli bir bölümünü şimdiden kaybediyor. Özellikle Ekim 2008 sonrasında çalışılan süre uzadıkça, aylık bağlama oranının düşmesi nedeniyle, asgari ücret veya bu seviyeye yakın ücretlerde çalışıyor görünenlerin gelecekte alacakları emekli aylığı miktarı bugünün rakamlarıyla yılda 24 - 25 TL azalıyor. Asgari ücretin üzerinde gösterilse bile, ücretlerin gerçek miktarının altında gösterildiği her durumda çalışan kaybediyor, emekli aylığı olması gerekenin çok altında bağlanıyor.
‘Eksik primleri yatır’
SGK meslek kodları uygulamasını yaklaşık üç yıl önce başlatarak her meslek için belirlemiş olduğu asgari ücret seviyeleri ile çalışanların SGK’ya işverenleri tarafından bildirilen ücretlerini karşılaştırmaya başladı. Bu karşılaştırmayı yaparak, herhangi bir meslekte çalışanın ne kadar düşük ücretle gösterildiğini tespit edebiliyor.
Yapılan bu tespitler sonucunda da ilk olarak işverenler bir bakıma ‘sorgu odasına’ alınıyor. Eğer çalışanını, düşük ücretlerle bildirdiği konusunda güçlü deliller bu meslek kodlaması sistemiyle ortaya konulursa, SGK müfettişleri ve denetmenler işyerinin yolunu tutuyor.
İşyerinde hem işçi hem de işvereni sorgulayıp, düşük ücretten SGK’ya bildirilmeyi belirlerse idari para cezası uyguluyorlar.
Ne var ki bu idari para cezası işverenin ayrıca ödeyeceği ek prim tahakkuku miktarının yanında hafif kalıyor.
Yani SGK işvrene, “Çalışanını düşük ücretten bildirmişsin, aslında şu kadar ücret üzerinden bildirmen gerekirdi, aradaki farkı çalışanın işyerinde çalıştığı süreyi dikkate alarak öde, prim farkını ayrıca yatır” diyor. Doğal olarak bu kayıtdışılıkla elde edilecek kazanç, işverenin katlanacağı cezalar ve ödeyeceği ek primler dikkate alındığında çok düşük kalıyor. Bu nedenle çalışanının ücretini düşük bİldirenlerin iki kere düşünmelerinde fayda var.
Ücret bilgisi toplanıyor
Meslek kodlamasında ücret bilgilerini ilgili mesleklerin odaları ve örgütleri veriyor. SGK bu odalarla temasa geçerek o meslekte olanların piyasada alabilecekleri en düşük ücretleri öğreniyor ve kendi bilgi sistemine dahil ediyor. Bu sistem bazı görüşlerce eleştirilebiliyor. Eleştirenler bu uygulamayla ikinci bir asgari ücret sisteminin oluşturulduğunu savunuyor.