Kısa süre önce Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, işgücü piyasasındaki sorunları ekonomimiz açısından temel sorun alanı olarak işaret etti. Özellikle düşük istihdam oranının ve genç işsizlikte yaşanan artışların arzu edilmeyen seviyede olduğunun altını çizdi. Şimşek, bu olumsuz tablonun önemli ölçüde işgücü mevzuatının katılığından kaynaklandığını da söyledi.
Ekonominiz güçlü olmakla beraber, eğer işgücü piyasalarını düzenleyen mevzuatınız günün rekabet koşullarına uygun değilse, orada sorun vardır. Ekonomik büyümeye rağmen iş yaratılamamasının önemli sebeplerinden birisi de budur.
Evet, Türkiye’de işgücü piyasasının halen mevzuat açısından katı bir yapıya sahip olduğu öne sürülebilir. Ancak bu görüş son yıllarda gerek İş Kanunu’nda yapılan kısmi süreli çalışmaya ilişkin düzenlemeler, gerekse özel istihdam büroları yoluyla geçici iş ilişkisinin kurulmasına olanak tanıyan düzenlemelerle değişmeye başlamıştır. Türkiye’de esnekliğe ortam sağlayan yasal çerçeve aslında oluşmuştur. Ne var ki, bu gelişmelere rağmen ülkemiz uluslararası istatistiklere göre halen katı bir çalışma düzenine sahiptir.
OECD’ye göre; istihdam koruma mevzuatı açısından OECD ülkeleri içinde en katı mevzuata sahip ülke Türkiye’dir. İstihdam Koruma Mevzuatı Endeksi’nde 0 ile 6 arasında değerler bulunmaktadır. Endeks düştükçe daha esnek bir işgücü piyasasının varlığından söz edilmektedir. İstihdam Koruma Mevzuatı Endeksi verilerine göre; Türkiye geçici istihdam şekillerine ilişkin düzenlemeler konusunda 34 OECD ülkesi içerisinde 4.96 endeks değeri ile en katı düzenlemelere sahip ülke konumundadır. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, özel istihdam bürolarına geçici iş ilişkisi kurma yetkisi veren düzenlemenin, Türkiye’deki geçici istihdam şekillerine ilişkin düzenlemelerde esneklik sağlayarak söz konusu sıralamayı değiştireceği öngörülebilir.
Esneklik özellikle üretim ve istihdama yönelik her türlü sınırlayıcı engeller ile yasal düzenlemelerin gevşetilmesini ifade eder. Ancak esneklik eğer iyi yönetilemezse çalışanların mağduriyetine neden olmaktadır. Bu anlamda düşük ücret, sendikasızlaşma, sosyal güvencelerin yok olması gibi durumlara yol açabilir. İşte bu nedenle orta yol bulmak gerekir.
Yeni yöntem gerekiyor
Türkiye’de daha çok istihdam yaratılması ve işsizliğin azaltılması için esneklikte ara bir yöntem bulunması gerekiyor. İşte bu bağlamda güvenceli esneklik kavramını ön plana çıkarmak en doğrusu olacaktır. Güvenceli esneklik (flexicurity), esneklik (flexibility) ve güvence (security) kavramlarının bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş bir kavramdır. Bu kavram, ilk kez 1999’da Hollanda’da kabul edilen “Flexicurity and Security Act”te kullanılmış ve öncelikli olarak istihdam stratejisinin temel kavramlardan birisi olarak İskandinav ülkelerinde benimsenmiş. Yani, özetle hem esnek çalışma şekillerini uygulayacaksın hem de çalışanları mevzuatla koruyacaksın. İşte Türkiye’de bu kavrama ihtiyaç var.
OECD ülkeleri arasında ortalama kısmi süreli çalışma (part -time) oranı yüzde 16.8. Hollanda, Birleşik Krallık gibi ülkelerde bu oran yüzde 30’ların üzerinde. Biz de ise sadece yüzde 9.9. Gençler ve kadınların daha çok kısmi süreli çalışmaya yönelen gruplar olduğunu düşünürsek, bizim de güvenceli esnekliği kullanarak daha fazla istihdam yaratmamız mümkün.