OECD’nin geç-tiğimiz hafta yayımladığı rapora göre, Türkiye uzun dönemli işsizliğin azaldığı ülkeler arasında yer alıyor. Uzun dönemli işsizlik, işsizler arasında bir yıl ve daha fazla süredir işsiz olanların oranı olarak ifade ediliyor. Türkiye’nin 2007 - 2014 arasındaki istihdam performansını Avrupa Birliği’ndeki daralmaya rağmen başardığı ortada.
İşsizlik süresinin uzaması bireyin tekrar iş bulabilmesi ihtimalini önemli ölçüde azaltıyor. Diğer yandan alkol kullanımı, intihar girişimlerinin artması gibi sorunlar da, işsizlik süresinin uzamasıyla yeni tehlikeler olarak ortaya çıkıyor.
Yunanistan’da bireylerin yeniden iş bulma ümitlerinin önemli ölçüde kaybolduğu görülüyor. Yunanistan’da uzun dönemli işsizlerin toplam işsizler içerisindeki oranı yüzde 70, İtalya, Portekiz ve İrlanda’da yüzde 60, İspanya’da ise yüzde 50. Bu tablonun değişmesi için hem ciddi bir ekonomik büyümeye, hem de bireylerin yeniden işgücü piyasasına dönmelerini sağlayacak sosyal programlara ihtiyaç var.
8 puanlık düşüş
2010 yılı yıllık verilerine göre işsizlerin yüzde 29’u bir yıl ve daha uzun süreli işsizken, 2015 yılı mart ayı verilerine göre bu oran yüzde 21’e gerilemiş durumda. Bu durumun önemli nedeni bu dönemde yakalanan büyüme rakamlarıydı. Ancak ekonominin duraklama eğilimine girdiği bugünlerde işsizlik yeniden ciddi bir tehdit haline gelmiş durumda.
İŞKUR’un son dönemdeki performansının bu düşüşte önemli olduğu kanaatindeyim. Özellikle işsizlere yönelik gerçekleştirilen faaliyetler ile işsizlerin bir an önce yeniden istihdama yönlendirilmeleri sağlanıyor.
Diğer yandan uygulanan teşvik politikaları ile yeni istihdam pozisyonlarına uzun süreli işsizlerin yerleştirilmesinin sağlanması bu oranın düşmesini sağladı.
Örneğin 6111 sayılı Kanunla getirilen istihdam teşvikinden yararlanabilmek için son 6 aydır işsiz olan birini işe almış olmak gerekiyor. Pek çok işveren bu kriter nedeniyle teşvikten yararlanamamış olsa da, istatistikler teşvikin işe yaradığını gösteriyor.
‘İşsiz’ kim?
TÜİK hanehalkı işgücü anketine göre bir kişinin işsiz olarak değerlendirilebilmesi için anketin gerçekleştirildiği dönemde çalışmıyor olması, iş aramak için son dört haftada herhangi bir iş arama kanalını kullanması ve iki hafta içerisinde de işbaşı yapabilecek olması gerekmektedir. Bir kişi işsiz olmakla beraber iş aramıyorsa TUİK’e göre işsiz değil. Diğer yandan iş aramamakla beraber işbaşı yapabilecek durumda olması da işsiz olarak değerlendirilmesine yetmez.
Ümidi kırılanlar...
Buna göre iş aramamakla beraber işbaşı yapmaya hazır olan ve iş aramama nedenini “Daha önce iş aradığım halde bulamadım” veya “Kendi vasıflarıma uygun bir iş bulabileceğine inanmıyorum” olarak ifade edenler ümidi kırılmış işsizlerdir ve işsiz olarak sayılmazlar.
2015 yılı mart ayı verilerine göre 664 bin kişi ümidi kırıldığı için iş aramıyor. Bu rakama bir de ev kadını olma, mevsimlik çalışma, öğrenci olma, irad sahibi olma, emeklilik ve çalışamaz olma nedeniyle iş aramayan ancak çalışmaya hazır olduğunu beyan eden 1 Milyon 786 Bin kişi eklendiğinde ortaya vahim bir tablo çıkıyor. Ümidi kırılmış işsizlerin sayısı yeniden yükselmeye başladı. Siyasi belirsizlik, düşen yatırım oranı ve ekonomik büyüme iş bulma ümidi azaldığı için iş aramayı bırakan kişi sayısını artırıyor. Ümidi kırılmış işsizler ise ne yazık ki iş aramayı bıraktıkları için istatistiklerde bile görülmüyorlar.
Ekonomik görünümün durağanlaştığı bu dönemde uzun dönemli işsizlik ve ümidi kırılmış işsizler işgücü piyasasının önemli bir sorun alanı olarak ortaya çıkacaktır.