Kadınların yaşadığı sosyo-ekonomik sorunlar salgınla daha da arttı. Cinsiyetler arası eşitsizliğin giderilmesi ve çalışma hayatında kadının desteklenmesi için daha çok çaba şart
Tüm kadınlarımızın 8 Mart Kadınlar Günü kutlu olsun. 8 Mart 1857 tarihinde, yani 164 yıl önce daha iyi çalışma koşulları için başlattıkları grev sonrasında meydana gelen olaylar yüzünden Amerika’daki bir tekstil fabrikasında 129 kadın işçi can verdi.
1910 yılında Danimarka’da düzenlenen Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda bu kadınların anısına 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasına karar verildi. Türkiye’de ise 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında kutlandı. Yani, 100 yıldır kadınlar günü kutlanıyor.
Ancak başta çalışma hayatı olmak üzere sosyo - ekonomik yaşamda kadının yaşadığı sorunlar hala bitmiş değil. Ne yazık ki, Kovid-19 salgını kadınları daha fazla etkiledi ve kırılganlıklarını daha da artırdı.
Fırsat eşitliği şart
Dünya Bankası tarafından her yıl yayınlanan “Kadınlar, İş Dünyası ve Hukuk” 2021 yılı raporunda, 190 ekonomide kadınların ekonomik fırsatlarını etkileyen yasa ve düzenlemeler analiz ediliyor. Rapora göre, kadınların ekonomik yaşama katılımı önündeki engelleri kaldırmaya yönelik reformlar, dünyanın birçok bölgesinde yavaş seyrediyor. Bununla birlikte, ülkeler arasında da belirgin farklılıklar söz konusu.
Kadınların istihdama ve girişimcilik faaliyetlerine erişiminin çok sayıda faktöre bağlı olduğu yaklaşımı içinde, raporda fırsat eşitliklerini sınırlandıran, ayrımcı yasal düzenlemelerin nasıl yönlendirilmesi gerektiği hususuna odaklanıldığı görülüyor.
8 Mart öncesi yayınlanan rapor, kadınların kariyerlerine başlarken, tüm çalışma hayatları boyunca ve emeklilikle birlikte çalışma yaşamından ayrılırken hangi sorunlarla karşı karşıya kalabileceklerini de ortaya koyuyor.
Erkeklere sağlanan hakkın dörtte üçü!
Kadınlar, İş Dünyası ve Hukuk endeksinde ortalama küresel puan, kadınların erkeklere sağlanan yasal hakların sadece dörtte üçüne sahip olduğunu gösteriyor.
Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, İzlanda, İrlanda, Letonya, Lüksemburg, Portekiz ve İsveç’in puanı 100. Bir önceki rapor döneminde 100 tam puan alan ülke sayısı altıydı. 100 puanlık skor, söz konusu ülkelerde rapora esas olan sekiz göstergenin (hareketlilik, bir işe başlamak, kazanç elde etmek, evlenmek, çocuk sahibi olmak, girişimcilik, varlıkları yönetmek ve emeklilik) tamamında kadınların erkeklerle eşit yasal haklara sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Buna karşılık, en düşük puanlar Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde. Örneğin, Yemen, Kuveyt ve Katar gibi ülkelerin 30 puanın altında kaldığı görülüyor.
Kovid-19 etkisi
Raporda Kovid-19 salgınının kadın ve kızları etkileyen kırılganlıkları artırdığı hususunun da üzerinde duruluyor.
Bu bakımdan, salgın döneminde kadınların okula gitme ve işe devam etme kabiliyetleri gerilemiş durumda. Dahası, kadınların ev içi şiddetle daha fazla karşı karşıya olduğu gerçeğinin de altı çizilmiş.
Türkiye’nin önceliği neler olmalı?
Endekste incelenen 190 ülke arasında Türkiye de var. Türkiye’nin puanı 82.5. Bu anlamda, bir önceki yılla aynı skoru elde etmiş. Alt göstergelere bakıldığında, “hareketlilik”, “bir işe başlamak” ve “varlıkları yönetmek” göstergelerinde Türkiye’nin puanı 100. Buna karşılık, Türkiye’nin endekste puanının düşmesine neden olan göstergeler “emeklilik”, “kazanç elde etmek” ve “girişimcilik”.
Bu anlamda, cinsiyetler arasındaki eşitsizliğin giderilmesi ve çalışma hayatında kadınların desteklenmesi açısından daha fazla çabaya ihtiyaç var.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından kadınlar günü nedeniyle yayınlanan “İstatistiklerle Kadın” başlıklı çalışmada yer alan verilere göre, Türkiye’de nüfusun yüzde 49.9’unu kadınlar ve yüzde 50.1’ini erkekler oluşturuyor. Yani, kadın ve erkeklerin nüfus içindeki payları eşit düzeyde. Ancak sosyo-ekonomik yaşama katılım düzeyi açısından ciddi farklılıklar söz konusu.
Çalışma hayatında kalma süresi arttı
TÜİK istatistiklerine göre, doğuşta beklenen yaşam süresi kadınlar için 81.3 yıl, erkekler içinse 75.9 yıl. Yani, kadınlar erkeklere kıyasla ortalama olarak 5 yıl daha uzun süreyle yaşıyor. Buna karşılık, en az bir eğitim düzeyini tamamlayan 25 ve daha yukarı yaştaki kadınların oranı 2019 yılı itibarıyla yüzde 85.7. Buna karşılık, aynı oran erkekler için yüzde 96.4 seviyesinde.
Aile içi bakım
TÜİK tarafından gerçekleştirilen Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre, Kasın 2020 dönemi itibarıyla kadın ve erkeklerde istihdam oranı sırasıyla yüzde 26 ve yüzde 60.2 düzeyinde.
Yani, istihdamda yer alan kadınların oranı erkeklerin oranının yarısından bile daha az. Çalışma hayatında kalma süresi, bir kişinin hayatı boyunca işgücü piyasasında aktif olması beklenen yıl sayısını ifade ediyor. TÜİK istatistiklerine göre, 15 ve daha yukarı yaştaki kadınlarda 2013 yılında 16.7 yıl olan çalışma hayatında kalma süresi 2019 yılı itibarıyla 19.1 yıla yükselmiş.
Buna karşılık, aynı gösterge erkekler için 2013 ve 2019 yıllarında sırasıyla 37.7 ve 39.0 yıl. Bu bakımdan, özellikle aile içi bakım sorumluluklarının kadının çalışma hayatında kalma süresini doğrudan etkilediğini söylemek yanlış olmayacaktır.