1 Mayıs işçi sınıfı için çok önemli bir gündür. Emeğin ve dayanışmanın bayramı, işçi sınıfının mücadele ile elde ettiği pek çok hak sonrası insanca yaşama ve çalışma özgürlüğünün kutlandığı gündür. Ancak ne yazık ki ülkemizde tarihsel geçmiş ve yaşanan üzücü olaylar nedeniyle her yıl 1 Mayıs’ta endişeli bir bekleyiş içine gireriz. Taksim’den gelecek polis müdahalesi veya arbede görüntüleri ana haberlerin gündemini oluşturur. Bu yıl sakin bir 1 Mayıs yaşanmasını bekliyoruz. DİSK’in ülkemizin içinde bulunduğu ortam nedeniyle Taksim ısrarından vazgeçmesi ve TÜRK-İŞ’in de kutlamalarını Çanakkale’de yapacak olması nedeniyle endişeye yer olmadan kutlamalar yapılabilecek.
Bugünkü yazımda, emek mücadelesinin 1 Mayıs 2015’ten 1 Mayıs 2016’ya kadar geçen süreçte ne gibi kazanımlar elde ettiği üzerinde durarak bir yılın envanterini çıkarmak istedim. Bu sayede, işçi sınıfının Türkiye’de son bir yılını kısa bir almanak üzerinden değerlendirebilmek mümkün olacak.
Fazla mesai yapıyoruz
Ülkemizde işçi sınıfının halen devam eden problemleri bulunuyor. Bunlardan ilki, sürekli bir şekilde fazla mesai yapılması. İş-yaşam dengesi açısından önemli unsurlardan biri, insanların zamanlarının ne kadarlık bölümünü çalışarak geçirdikleridir. Pek çok araştırmadan elde edilen sonuçlar, çok uzun çalışma saatlerinin stresi artırması nedeniyle kişisel sağlığı ve iş güvenliğini olumsuz yönde etkilediğini gösteriyor. Diğer yandan, uzun çalışma süreleri aile birliğinin bozulması ve boşanma oranlarının artması üzerinde bile etkili. Eve iş getiren ve sürekli çalışmak zorunda olan kişiler ailelerine gereken vakti ayıramıyor ve sonuçta boşanmalar söz konusu oluyor.
OECD verilerine göre; haftalık olarak 50 saat ve üzerinde, yani çok uzun saatler çalışanların oranına ilişkin OECD ortalaması yüzde 13 ile aslında çok yüksek değildir. Ancak OECD üyeleri içinde bazı ülkeler, ciddi anlamda ortalamanın üzerine çıkıyor. Bu anlamda, ne yazık ki OECD ülkeleri içinde en yüksek çalışma saatlerinin söz konusu olduğu ülke Türkiye’dir. OECD verilerine göre, Türkiye’de haftalık 50 saat ve üzerinde çalışanların oranı yaklaşık yüzde 41’dir. Türkiye’yi, yüzde 29 ile Meksika ve yaklaşık yüzde 17 ile İsrail takip ediyor. Ancak söz konusu gösterge itibarıyla Türkiye en yakın rakiplerine bile önemli ölçüde fark atmakta. Bununla birlikte, iş-yaşam dengesi sıralamasında Türkiye en son sırada yer alıyor. Yıllık olarak bakıldığında ise Türkiye’de toplam çalışma süresi 1855 saatken; OECD ortalaması 1765 saattir. Bütün bu verilerin yanında pek çok işyerinde fazla mesailerin ödenmediği de göz önüne alındığında tablonun vahameti artıyor.
Asgari ücret arttı
1 Mayıs 2015’ten 1 Mayıs 2016’ya değin geçen süreçte işçi sınıfının belki de en önemli kazanımı asgari ücretteki artış oldu. Asgari ücret 2016 itibarıyla net 1300 TL oldu. 2016 için asgari ücret yıllık olarak belirlendi. Dolayısıyla 1 Temmuz’da rakam değişmeyecek. Asgari ücrette 2003’ten bu yana reel olarak yüzde 69.49; kümülatif olarak yüzde 407.6 oranında artış gerçekleşti. Seçim vaadi olarak sunulan asgari ücretteki artış işverenlerin itirazlarına rağmen hayata geçti. Ortaya çıkan yükün bir bölümünün devlet tarafından üstlenilmesi de sağlandı.
EUROSTAT’ın Ocak 2016 verilerine göre Türkiye 517 euro ile Portekiz, Yunanistan, Malta, İspanya ve Slovenya gibi AB üyesi ülkelerin de içinde bulunduğu asgari ücret düzeyi 500-1000 euro aralığında olan ülkeler seviyesine yükselmiş. Asgari ücretteki artış Türkiye’yi bir üst gruba taşımış olsa da çalışanların satın alma gücü açısından ülkemiz kendi klasmanındaki ülkelerin gerisinde yer alıyor.
Sendikalı olan şanslı
1 Mayıs sendikalar için muhasebe günü. Ne yazık ki ülkemizde sendikalaşmanın önüne engeller çıkarıldığı için sendikalar şanslı azınlığın mensup olabildiği bir örgüt konumunda. Sendikalaşma oranı, AB’de % 23, OECD’de % 17 iken ülkemizde yüzde 11.9’dur. Ayrıca sendikalı işyeri sayısı da gittikçe azalıyor.