Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Son operasyonda en zor durumda kalan kurumlardan birinin Silahlı Kuvvetler olduğu söylenebilir.
Bunu dün sabah “Gözaltılar için Başbakan’a yeşil ışık yaktığı” söylentilerini sert bir dille yalanlayan Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ’un yüzünden ve sözlerinden okumak mümkündü.
Bir yandan ilk kez ordu komutanı düzeyinde generaller gözaltına alınıyor.
Öte yandan, basına yansıyan darbe iddiaları, göz ardı edilemeyecek belgelere, planlara, günlüklere dayandırılıyor.
Bir yanda, kuruların yanında yaşları da yakmaya ve hazır fırın yanmışken tüm muhalifleri ateşe atmaya meyilli bir intikam davası görüntüsü var ortalıkta...
Öte yanda, askeri hepten gündelik siyasetin kuyularına ve müdahale ortamına çekme hesabı yapanların kirli ilişkiler ağı...
Bu ortamda, kurunun yanında yaşın da yanmasını engellemek ve hukukun siyasallaşmasını önlemek ne kadar önemliyse, darbecileri cezalandırmak da o kadar önemli...
* * *
Genelkurmay dün, “aramaların, cumhuriyet savcısının istemi ve katılımıyla, askeri makamlar tarafından yerine getirildiği”ni açıkladı.
Yani “Operasyon bize rağmen değil, bizim tarafımızdan -en azından desteğimizle- yapıldı” dedi.
Böyle olması çok daha iyi...
“Askere rağmen girdiler” havası, devlet kurumları arasında ciddi bir çatışma alameti olurdu. Ayrıca “Asker zanlıları kolluyor” gibi bir izlenim vererek, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni zan altında bırakırdı.
Doğru tavır, iddiaların açıklığa kavuşması için hukuka yardımcı olmak, hatta -daha önceki bazı örneklerde yapıldığı gibi- bünyedeki darbeci, çeteci unsurları kendiliğinden ayıklamaktır.
Darbeler döneminin ebediyen kapanması ve “Ordu müdahale için fırsat kolluyor” görüntüsünün silinmesi için en iyi yol budur.
Aksine bir koruma kalkanı, hem askeri töhmet altında bırakır, hem muhtemel darbecilere cesaret verir.
* * *
Bu konuda ikinci önemli nokta, kimsenin “Atatürk sevgisi” üzerinden bir savunma yapmaya kalkmamasıdır.
Atatürk’ü sevmemek suç olmadığı gibi, sevmek de suç değildir. Toplumun geniş kesiminin paylaştığı bu sevgi, sıkça yapıldığı gibi, kişisel hesapların maskesi yapılmamalıdır.
Böylesi bir tavrın en çok Atatürk’e zarar vereceği de hesaba katılmalıdır.
Atatürk’ü gerçekten sevenlerin, onun 1909 İttihat ve Terakki kongresinde yaptığı konuşmasındaki şu sözlerini dernek, parti, kışla kapılarına asmasını tavsiye ederim:
“Ordu siyasetten ayrılmalıdır. Partinin asker üyeleri ya siyasetten ayrılarak orduda kalmalı ya ordudan istifa ederek siyasete devam etmelidir. Siyaset ile askerlik bir arada olamaz.
“Ordu mensupları siyasi örgüt içinde kaldıkça hem parti kuramayacağız, hem de ordumuz olmayacaktır. Orduya dayanan siyasi örgüt de millet bünyesinde kök salamamaktadır. Bunun için bir an evvel siyasette kalmak isteyen ordu mensuplarını, istifa suretiyle ordudan çıkaralım.”
* * *
Silahlı provokasyonlarla, darbe hesaplarıyla siyasete müdahale hesabı yapanların, kişisel çıkar peşinde koşanların yakasında ne TSK ne de Atatürk rozeti bulunmalıdır.
O yakalara bu rozetler değil, sadece hukukun eli yapışmalıdır.
Tabii o ele yapışan başka siyasal çıkar hesaplarının yıkanması kaydıyla...