12 Eylül’de öğrenciydim. Üniversite ağır baskı altındaydı. Hocalarımız türlü bahanelerle kovuluyor, büyük bir tasfiye yaşanıyordu.
YÖK, özerkliği yok ediyor, rektörleri memura, akademisyenleri emir erine çeviriyordu.
Hepimiz gür bir ses, bir toplu itiraz bekliyorduk.
Ne var ki herkes sindirilmişti. 2 sene ses çıkmadı.
Nihayet Haziran 1982’de 100’ü aşkın akademisyenin bir ortak bildiri hazırladığını haber aldık. Heyecanlandık.
Askeri yönetime sunulan bildiriyi merak içinde dinledik.
Şöyle diyordu:
“Bira, gençleri alkolizme sürükler. 18 yaşından küçüklere satılmamalıdır.”
“Yuh olsun. Size her şey müstahak” dediğimi hatırlıyorum.
* * *
Özerk üniversitenin, akademik bağımsızlığın tehdit altında olduğu, toplumsal muhalefetin polis şiddetiyle bastırıldığı ortamda, 44 üniversite yönetiminin ODTÜ’yü kınaması, bana 12 Eylül akademisyenlerinin “Bira zararlıdır” açıklamasını hatırlattı.
Öğrenciler saldırıya uğrarken, kimi rektörlerin iktidara yaranma yarışına girmesi, üniversite tarihi için kara bir leke oldu.
Neyse ki o üniversitelerin akademisyenleri, öğrencileri, bu yağcılık gayretini eleştirirken, akademinin itibarına ve ODTÜ’nün dik duruşuna sahip çıktılar.
Bütün baskılara ve YÖK’ün soruşturma hazırlığına rağmen geri adım atmayan, öğrencisini kollayan ve son açıklamasıyla bir demokratik kültür dersi veren ODTÜ yönetimini kutluyoruz.
Üniversitelerini ve üniversite özerkliğini sahiplenen ODTÜ’lüleri de...
Dilerim büyüyüp tüm kampüslere yayılan bu demokratik tepkiyi şiddete çekmek isteyenlerin tuzağına düşmezler ve Siyasetçilere, üniversitenin uydu yapabileceğini, ama uyduluk yapmayacağını öğretirler.
Ankara Üniversitesi ve Paşa’nın kızı
Ankara Üniversitesi, 14 fakültesi olan dev bir yapıdır.
Her sene Tıp’a, Eczacılık’a, Mülkiye’ye, Dil Tarih’e, İletişim’e vs. kadrolar açılır.
Resmi Gazete’de son kadro ilanı çıktı. Bütün fakülteler yeni rektörden kadro beklerken sadece 2 fakülte için 16 akademisyen alınacağı açıklandı.
Şanslı fakültenin hangisi olduğunu tahmin edersiniz:
16 kadronun 13’ü İlahiyat’a gitti.
3 doçent kadrosu ise kadro bekleyen Tıp Fakültesi’ndekileri şok edecek şekilde, sadece Erişkin Psikiyatri kliniğine verildi.
Niye?
Ankara Üniversiteliler diyor ki:
“Tıp’ta alınacak kadroda aranan özellikler için öyle bir açıklama yazılmış ki, tıpatıp Genelkurmay Başkanı’nın kızını tarif ediyor sanki...”
Atama yapılsın da bakalım o mu?
Herhalde diğer fakültelerin kadroları da peyderpey açıklanacaktır; ancak yeni rektörle önceliklerin değişmesi dikkat çekici değil mi?
“Son şans” da gitti
Kürt sorununun sağduyulu sesiydi Şerafettin Elçi...
Ömrü bu sorunla mücadeleyle geçti.
Çözümü göremeden vefat etti.
Diyarbakır’daki son görüşmemizi hatırlıyorum:“Çözüm için son şans, bizim nesildir. Bizim arkamızdan, devlet diye sadece jandarmayı, polisi bilen, çok öfkeli bir nesil geliyor” demişti.
Ne yazık ki devlet, son şansı değerlendiremedi.
Çözüm için bambaşka fikirleri olan, öfkeli bir nesil bekliyor onları şimdi...
Şerafettin Elçi’ye rahmet diliyorum.