Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kültür Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü, büyük prodüksiyon firmalarını 12 Aralık günü ödül törenine çağırdı.
Gönderilen davetiyedeki gerekçe:
“Yaptıkları dizilerle ülke ekonomisine ve ülkenin tanıtımına katkıda bulunmak...”
Dizi sektörünü motive etmek için düzenlenen bu törende ödüllendirilecek firmalardan biri Tims Prodüksiyon...
Yani Muhteşem Yüzyıl’ı yapan şirket...
Başbakan diziyi kalaylarken, Kültür Bakanı ödül veriyor.
Son fırçadan sonra 3 ihtimal var:
Ya Bakanlık töreni iptal eder.
Ya Başbakan’ın hedef aldığı “o dizinin sahipleri” diziyi yayından kaldırır.
Ya da senaristler bugünden tezi yok Muhteşem Süleyman’ı Harem’den uzaklaştırıp at sırtında “Ya Allah” sefere çıkartır.
* * *
Evet, tarihsel olayların ve şahsiyetlerin dramaya dökülürken çarpıtılması riski her zaman vardır ve bunun tartışılması doğaldır, ama tartışmayı Başbakan açarsa ve lafa “Yargı niye duruyor” diye başlarsa, elbette ki orada dizi değil Başbakan’ın sansürü tartışılır.
Dizinin içerik değiştirmesi, kanal değiştirmesi, yayından kaldırılması gibi muhtemel gelişmelerden de bizzat Başbakan sorumlu tutulur.
Hangi medeni ülkede Başbakan bir TV dizisini halka ve yargıya şikayet eder?
Hangi “ileri demokrasi”de senaryo yazarları “KCK davasıyla ilgili bir şeyler söyleyeceğiz, aman bize sahip çıkın” diye izleyiciden destek ister?
Nerede Başbakan’ın “Ecdadımızı yanlış tanıtıyorlar” diye kınadığı bir dizinin yapımcıları, “Ülkeyi iyi tanıtıyorlar” diye ödüllendirilir?
* * *
Bu garabeti Başbakan’ın “Ata-erkil” yapısına borçluyuz.
Bizim için neyin yararlı, neyin zararlı olduğunu biliyor, ona göre karar veriyor, cezalandırıyor veya ödüllendiriyor.
Sadece şu son dönemde bizim adımıza verdiği kararları hatırlayalım:
“Kürtaj cinayettir” kampanyasıyla kadınların bedenlerine müdahale etti.
“En az 3 çocuk” kampanyasıyla “doğurun” talimatı verdi.
Yetmedi; Bosnalı kadınlara “en az 5 çocuk” diyerek doğurganlık çağrısını Balkan coğrafyasınca genişletti.
Memurlara “iki araba alacağınıza önce bir ev alın” aklı verdi.
Varlıklılara Porsche yerine Fiat, Volkswagen kullanmalarını, sigarayı bırakmalarını, içkiyi azaltmalarını tavsiye etti.
Gazete okurlarına, muhalif gazeteleri almamalarını, “Boğaz’a bakıp viski içen, 20 dakikada yazan yazarlar”ı okumamalarını söyledi.
* * *
Başbakan, neyi seyredip neyi seyretmeyeceğimiz, neyi okuyup neyi okumayacağımız, kaç çocuk doğurup kaç kadeh içeceğimize dair değerli fikirlerini kendine saklamalı.
Demokrasiyi despotizmden ayıran şey, tek tip hayat tarzı dayatmasına karşı, farklılıkları güvenceye almaktır.
Zaten biz bu aralar ecdadımızın kaç seneyi at sırtında geçirdiğinden ziyade, mesela Uludere’yi kimin bombaladığını, mesela Patriotların bizi komşularımızla harbe sokup sokmayacağını merak ediyoruz.
Konuyu değiştirmeyelim lütfen!