Politikacı Kemal Derviş’i, Hatay’daki ilk mitinginde izleyince onun aklını da kurcaladığını sandığım bir soruya takıldım:
Derviş, iyi bildiğini söylediği eski mesleğinden, hiç bilmediğini söylediği yeni mesleğine sıçramakla doğru mu yapıyor?
Çetin Altan ustanın ağzıyla sorayım:
Derviş’in yeni "mesleği" gerçekten meslek mi?
İnsan bir gün içinde meslek sahibi olabilir mi?
Yarın emekli olup dışarıda iş arasa, "Dünya Bankası başkan yardımcılığı yapmış bir ekonomist" olarak iş bulabilir de, "CHP genel başkan yardımcılığı yapmış bir politikacı" olarak iş bulabilir mi acep?
***
Ya bizler?
Çoğumuz bir gün içinde "gazete - ci" olmadık mı?
"Politika - cı"lık gibi "gazete - ci"lik de, giriş için özel eğitim, belli deneyim, mesleki yemin koşulu aramayan, herkese açık bir kapıdır.
"Ben doktorluk yapacağım" diyenin ertesi gün ameliyata girmesi ya da avukatlığa karar verenin hemen cüppe giymesi mümkün mü?
Hayatımızı teslim ettiklerimizden diploma sorarken, geleceğimizi teslim ettiklerimize kimlik bile sormamamız tuhaf değil mi?
***
Hiç dikkatinizi çekti mi bilmem:
Türkçe, ciddiye aldığı mesleklere çoğunlukla takısız bir ad bahşediyor:
"Doktor", "mimar", "mühendis", "öğretmen", "akademisyen" "avukat", "diplomat", "pilot", "asker" gibi...
Belli eğitim gerektiren bu mesleklerin yanı sıra, iyi yapıldığında her yerde geçerli olabilecek uzmanlık dallarının da yalın bir adı var:
"Marangoz", "tüccar", "terzi", "berber", "teknisyen" gibi...
Diploma gerektirmeyen, biraz usta - çırak ilişkisiyle "alayda" öğrenilen "mesleköler ise, genelde isme eklenen "cı - ci - cu - cü - çı - çi - çu - çü" takılarıyla anılıyor:
"Aş - çı", "iş - çi", "bek - çi", "taksi - ci", "fotoğraf - çı", "sendika - cı", "güreş - çi", "sünnet - çi", "komisyon - cu", "emlak - çi", "sinema - cı", "reklam - cı", "moda - cı", "banka - cı", "televizyon - cu", "yayın - cı", "sunu - cu", "turizm - ci", "manifatura - cı", "züccaciye - ci", "tamir - ci", "işletme - ci", "temizlik - çi", "bakı - cı", "posta - cı" gibi...
Bu listeye "çay - cı, "fal - cı", "kalay - cı", "işporta - cı", "dilen - ci", "davul - cu", "zurna - cı", "üfürük - çü" gibi "işöleri de ekleyebilirsiniz.
(Dünyanın en eski mesleğini icra edenlerle ettirenlerin "alaylı" olmalarına rağmen, ilk kategoriye girdiğine dikkat çekelim).
("İş - veren"e "işadamı" denirken, "iş - yapan"ın - "adam" yerine konmayıp - "iş - çi" diye adlandırılmasını varın siz yorumlayın).
***
Meslek adları bahsinde dikkatimi çeken birkaç ayrıntı daha var:
"Piyanist", "aktör", "heykeltıraş", "şair", "yazar", "ressam" yerine "sanat - çı", "edebiyat - çı" deyip hepsini "şarkı - cı"yla bir kefeye koymamız mesela...
Bir de çoğu Ankara’nın icadı, "Maliye"ci, "gümrüköçü, "TRT - ci", "temsil - ci", "belediye - ci", "trafik - çi", "güvenlik - çi", "oda - cı" gibi postlar ya da "gurbet - çi", "icraat - çı", "işbirlik - çi", "arabul - ucu", "itiraf - çı", "yağ - cı" gibi konumlar var.
Ya günümüzde kâh böbürlenme vesilesi, kâh hakaret kastıyla kullanılan "milliyet - çi", "sol - cu", "sağ - cı", "din - ci", "Atatürk - çü" sıfatlarına ne demeli?..
Onlar da taraftarlarına geçim kapısı aralayan birer meslek haline gelmedi mi?
***
Aman yanlış anlaşılmasın; kimsenin mesleğine takılmak değil maksadım; sadece seçim arifesinde, bir "gazete - ci" olarak yeni "politika - cı"lara sezdirmek istedim ki, Türkçe’de doğru dürüst adı olan meslekler her coğrafyada, her devirde iş yapar;
...oysa gelip geçiyor "cilik - cılıkölar...