Ben de o siyah önlükler içinde, boynu dilim dilim kesen, kolalı beyaz yakalıklarla okula gidenlerdendim.
İçindekini hiçleştiren, hepimizi aynı tornadan çıkmışçasına “bir”leştiren o üniformaya hapsolmayı hiç sevmedim.
Benim lügatimde “tek tip” demek, “tipsiz” demekti.
Daima “çok tiplilik”i benimsedim.
* * *
Elbette işin felsefesindeki sosyal adalet duygusunu anlıyorum.
Önlüğün yıllar yılı fakir ile zengini eşit göstermekte, çocukların komplekse kapılmasını önlemekte kullanıldığını biliyorum.
Bu çabayı önemsiyorum.
Ama hepimizin gönülsüz içine tıkıldığı o kara formaların, yoksulluğu kamufle etmeye yetmediğini de hatırlıyorum.
Üstüne kaç önlük dikersen dik, fukaralık, pantolonundaki yamadan, üç numara saç tıraşından, kenarları kıvrık metot defterinden ele verir kendini; götürür sınıfın en arka sırasına oturtur seni...
Sabah ekmeği dağıtıp gelmiştir, evde yeterince beslenememiştir ya da babasından dayak yemiştir; o yüzden çabuk kirlenir yoksul çocuklarının kolalı yakaları; silgileri kokmaz, önlüklerinden sökük, pabuçlarından delik, karnelerinden kırık eksik olmaz.
Demem o ki, ne kadar tek formaya hapsetsen de fukaralık, bir yolunu bulur, söyler ailenin gelirini...
Tersinden bakarsanız, sosyal adalet fikriyle giydirilen üniformanın, özünde sınıfsal farklılıkları gizleyen, hatta göz ardı ettiren bir kara battaniyeye dönüştüğü de söylenebilir.
Asıl amaç, yoksulluğu önlükle örtmek yerine, sosyal politikalarla tarihe gömmek olmalıdır.
* * *
“Okullarda kıyafet serbest!” haberini, kara önlükle büyümüş çocuklar adına sevinçle karşılıyorum.
Gösteriş merakı, marka işgali, kıskançlık hali, aşağılanma ihtimali...
Bunlar sınıflarda fiilen zaten vardı. “Bir sınıfın, diğer sınıflar üzerinde tahakkümü” görünür haldeydi. Bazı öğrenci okula beş durak öteden yürüyerek, bazısı makam arabasından inerek geliyordu. Kimisi çantasıyla, kimisi zuladaki cep telefonuyla hava atıyordu.
Herkesi tek tip giydirerek “eşitlik hissi” vermeye çalışmaktansa, çocuklara hayatta kıyafetin değil fikriyatın önemli olduğunu anlatmak ve sınıfta onlara gerçekten eşit davranmak daha önemlidir.
* * *
Eleştirilerime gelince:
Başbakan’ın “Herkes, gücü neye yetiyorsa onu giydirsin” demesi, bahsettiğim sosyal adalet fikrine ve sosyal politikalar meselesine hiç aldırmadığını gösteriyor.
İslamcı basındaki “Yetmez ama evet” yaklaşımı ise, serbest kıyafetin peşinden başörtüsü serbestisi talebinin geleceğini belgeliyor.
Zaten bence, asıl mesele, serbest kıyafete değil, hükümete güvensizlikte:
“Dindar nesil yaratacağız” şiarıyla yola çıkan bir hükümet, “Okulda inkılaplara uygun tek tip forma mecburiyeti kalksın” deyince “Tamam, şimdi türban taktıracaklar” kaygısının yaşanması doğal.
Türban mücadelesi ayrı yapılır.
Ama ben, “Başörtüsü taktıracaklar” korkusuyla önlüğe taraftar olmayacağım gibi, “Önlük yasağı kalkacak” diye de üniversite öncesinde başörtüsünü savunmam.
Pozisyonum başlıktaki gibidir:
Okulda serbest kıyafete evet, türbana hayır!