Gezi Parkı “24 saat içinde”, muhtemel bir saldırıya karşı hazırlık yapıyor. Nasıl mı? Ağzı zor kapatan, mendilden gaz maskeleri ile... Atılacak gaz bombalarını söndürecek su bidonları ile... Yaralılara ilk yardım hizmeti verecek revir çadırları ile...
Kafa travmalarını önleyecek baretler ile...
Müdahaleyi dünyaya duyuracak twitler ile...
Dünyanın en korunmasız, genç ve sivil “koro”su, tam teçhizatla AKM’nin parkında müdahaleye için yığınak yapan polis “ordu”suna karşı hazırlık yapıyor.
Başbakan’ın genç olmanın ne olduğunu hatırlamasını, gençliğinde gezdiğini söylediği parka dokunmamasını, sonu facia olacak bir müdahaleden caymasını bekliyorlar. Mümkün mü?
Ne yazık ki çok mümkün görünmüyor.
O yüzden de parktaki genç direnişçiler, ebeveynlerinden dinleyip durdukları devlet şiddetinin yeni bir örneğini bekliyorlar.
***
Dün öğleyin bir grup duyarlı sanatçıyla birlikte Gezi Parkı’na gidip Taksim Dayanışma temsilcileriyle buluştuk.
Halit Ergenç, Yavuz Bingöl, Ceyda Düvenci, Mahzun Kırmızıgül, Ali Sunal, Sunay Akın, Nebil Özgentürk oradaydı.
Tabip Odası’nın, Mimarlar Odası’nın, Şehir Planlamacıları Odası’nın, semt derneklerinin sözcüleri oradaydı. Herkesin aklında aynı soru var:
“Taksim”in temsilcileriyle ve “Gezi”nin nabzını bilen vicdan sahipleriyle diyalog zeminleri kurulmadan, yargı, kararını açıklamadan, bunca korumasız insanın üzerine polisle, TOMA’yla, gazla gitmeyi dünyaya anlatabilir mi Başbakan?..
Çıkacak çatışmanın muhtemel sonuçlarını göze alabilir mi?
Bu facianın, bir kışla yapma inadı yüzünden yaşandığını ülkesine, dünyaya, vicdanına anlatabilir mi?
***
Taksim’e müdahalenin olduğu gece, AKM önündeki polislerle ve şefleriyle konuştum.
Çatışmalarda yaralanmış bir emniyet amiri, karşıdaki Gezi Parkı’na bakıp “Benim de yakınlarımın çocukları var içlerinde... Nasıl müdahale ederiz” dedi.
Ama sonra, “Dolmabahçe’ye Başbakanlık konutuna yürüdüklerinde göz yumabilir miydik” diye sordu. Meydanın iki yanında yatan eylemcilerle polisler hemen hemen aynı yaştalar. İki taraf da korkunç bir çatışma ihtimalinden kaygılı... Günlerdir süren gerginlik yüzünden hepsi yorgun, yıpranmış, yaralı...
Herkes, bu inatlaşmayı bir faciaya yol açmadan çözecek aklıselimin peşinde...
***
Akşam saatlerinde Cihangir’de bir ofiste bir araya gelen sanatçılarla Ankara arasında müthiş bir telefon trafiği başlıyor. Sanatçıların muhtemel bir müdahaleyi önlemek için görüşme talebine Başbakan’dan olumlu cevap geliyor, ancak onlar önceki günkü görüşmedekilerle aynı duruma düşmemek için Dayanışma’yla birlikte gitmek istiyorlar.
İsimler gidip geliyor.
Uzun bir bekleyişin sonunda Ankara’dan “Tamam gelsinler” mesajı ulaşıyor.
Bu, eylemcilerle Başbakan arasındaki ilk doğrudan temas... Ve “Müdahalenin eli kulağında” denilen saatlerde gerçekleşiyor.
Özel bir uçak, eylemcilerle sanatçıları Ankara’ya taşıyor. Bu satırlar yazıldığı sırada görüşme devam ediyor. “Gezi”, annelerin korumasında, uzun gece için bekleyişe geçiyor.
***
Başbakan, “Kışla yapılacak” diyerek kendini bağladı.
Taksim Dayanışması, “Yaptırmayız” tavrına kilitlendi.
Bu krizden taraflar açısından “kazan-kazan” duygusuyla çıkacak bir formül bulunabilir mi?
Kışla’ya ilişkin yürütmeyi durdurma kararı, bir inşaatı ve referandumu önleyebilir mi?
“Yargı kararı netleşene kadar parka dokunulmayacak” diyerek frene basılabilir mi?
Kanlı bir müdahaleye yol açılmadan bu iş, ağaçların gölgesinde bir konserle, şanıyla sonuçlanabilir mi? Bu akıl tutulmasından mantıkla, vicdanla çıkılabilir mi?
Seheri kaygı ve umutla bekliyoruz.
Ve aklı, fikri, kalbi olan her yetkiliye “Sakın bir çılgınlık yapmayın” diyoruz.