Ne "Hikmet"se sağcılar kime saldırsa, altından bir Osmanlı paşası çıkıyor.
MHP'lileri ayağa kaldıran Salkım Hanım'ın "tecavüzcü paşa"sının "Osmanlı paşası" çıkmasından sonra korkarım DYP'liler de bir "Osmanlı paşası" skandalıyla karşı karşıya...
Önceki gün DYP milletvekili İlhan Aytekin'in Kültür Bakanı İstemihan Talay'a "Nazım Hikmet'in resmi adı Warzonski mi" diye sorması, tarihi bir gerçeğin daha ortaya çıkmasına vesile oldu:
Evet, Nazım Hikmet'in soyadı ("Warzonski" değilse de) Borzenski... Çünkü şairin büyük dedesi, Polonyalı bir aristokrat olan Constantine Borzenski...
Memet Fuat'ın yazdığı biyografide (Adam, 2000) Enver Ziya Karal'ın "Osmanlı Tarihi"ne atfen verdiği bilgiye göre Borzenski daha sonra Müslümanlığı benimseyerek Osmanlı'da paşalığa kadar yükselmiş.
* * *
Olayın gerçekten ilginç bir öyküsü var:
Borzenski, bir Alman okul gemisinde miçoymuş.
Kendisine kötü davranıldığı için 1848'de İstanbul'a gelen bir gemiden denize atlayıp yüzerek Boğaz'da karaya çıkmış.
Sadrazam Ali Paşa, Osmanlı'ya sığınan Borzenski'yi korumaya almış, adını "Mustafa Celalettin" olarak değiştirtmiş, orta"ğrenimini tamamlayıp Mühendishane - i Hümayun'a girmesini sağlamış (Fuat, 602).
Mühendishane'nin müdürü Ömer Paşa, bu yetenekli öğrenciyi o kadar sevmiş ki, onu kızı Sıdıka ile evlendirmiş. Bu evlilikten Enver adlı bir oğulları olmuş.
Mustafa Celalettin, okulu bitince uzmanlık öğrenimi için Fransa'ya gönderilmiş. Lehçe, Latince, Fransızca, Almanca, Rusça bilmesi ve askerlik, tarih, dil konularındaki geniş bilgisiyle yurda dönüşünde de itibar görmüş ve Osmanlı devletine yıllarca hizmet ederek paşalığa kadar yükselmiş.
* * *
Sonra Mustafa Celalettin Paşa, komutanlık ettiği bir savaşta yaralanmış. Ölmek üzereyken Padişah Abdülhamit'e bir telgraf çekerek oğlu Enver'e sahip çıkmasını istemiş. Abdülhamit Han da Enver'i yanına yaver almış. Enver de paşa olmuş.
Enver Paşa, daha sonra Müşir Mehmet Ali Paşa'nın kızı Leyla Hanım'la evlenmiş. Bu evlilikten 4 çocukları olmuş.
O 4 çocuktan biri olan Celile Hanım da Hikmet Bey'le evlenerek Nazım'ı dünyaya getirmiş.
Enver Paşa'nın diğer çocuklarından Mehmet Ali şehit düşmüş, Mustafa ise kızı Münevver'i, Nazım'la evlendirmiş.
Nazım, eşi Münevver'e yazdığı bir şiirinde bu ilişkiyi anlatır:
* * *
"Sevgilim, dayı kızım, Memed'imin anası /
dedelerimizden biri, / 1848 Polonya muhaciri/
belki ben bu yüzden böyle sarı bıyıklı / böyle uzun boyluyum/
oğlumuzun gözleri böyle kuzey mavisi/
Lehistan'dan gelmiş dedelerimizden biri,
Gözlerinde karanlığı yenilginin/ Saçları al kana boyalı.
Uykusuz geceleri Borjenski'nin/ Benimkine benzer olmalı.
Tıpkı benim gibi o da/ çok uzaklarda kalan bir ağacın altında/
Unutmuş olabilir uykusunu/ Onu da benim gibi deli etmiştir, deli.
Her solukta alıp da memleket kokusunu/
Memleketi bir daha görmemek ihtimali.
* * *
İnsan mebus olur da soru önergesi verirken iki kitap karıştırmaz mı?
DYP'nin, sonradan cumhurbaşkanı olan eski liderinin Clinton'la Yeltsin'i ağırladığı bir zirveyi Nazım'ın dizeleriyle açtığını anımsamaz mı?
Aytekin'in sorularını Kültür Bakanı yerine biz yanıtlayalım:
Evet, Nazım Hikmet Polonyalı dedesinin soyadını taşımaktadır.
Evet, gelecek yıl Nazım'ın 100. doğum yıldönümü vesilesiyle istanbul'da "Uluslararası Nazım Hikmet Sempozyumu" düzenlenecektir.
Sergilerde fotoğrafları, televizyonlarda belgeselleri gösterilecektir.
Hem daha önemlisi, doğum günü, 15 Ocak'ta Paris'te UNESCO binasında Fransız Kültür Bakanı'nın evsahipliğinde kutlanacaktır.
Biz, bunlardan ve Kültür Bakanlığı'nın bu işe sahip çıkmasından gururlanıyoruz.
Aytekin'i de bu gurura ortak olmaya çağırıyoruz.