Hollanda’dan sevgili dostum Uğur aradı: “Buralarda sabah akşam Türkiye tartışması var” dedi.
“Neyimizi tartışıyorlar” diye sordum. Cevap çarpıcıydı:
“Eşcinsel ve semitist karşıtlığımızı...”
* * *
Hollanda’da yaşayan Türk gençleri arasında anti-semitik söylem yayılıyormuş.
Hitler’in “Kavgam” kitabı en popüler kitap haline gelmiş.
Gazete haberinde Arnhem’de yaşayan Türklerle yapılmış röportajdan örnekler var:
“Herkes günün birinde Yahudileri yok etmek istediği için Hitler’e teşekkür edecek” diyor bir genç...
“Hitler’in Yahudi olduğu için 6 aylık çocukları bile öldürdüğünü biliyor muydunuz” diye soruyor muhabir... Cevap tüyler ürpertici:
“Yahudi iseler iyi olmuş.”
“Niye peki” sorusunu bir başka genç şöyle yanıtlıyor:
“Yahudiler kötü; bu kadar basit... Bu yüzden onlardan nefret ediyoruz.”
Gazete haberi, bu hoyratlığın, Türkiye’deki iktidarın ve İslamcı basının Yahudi karşıtı söyleminden beslendiğini öne sürüyor.
* * *
Tüm bu haberler Yunus’la ilgili basın kampanyasına eşlik ediyor.
Yunus, 9 yaşında bir Türk çocuğu...
3 çocuklu Azeroğlu ailesinin en küçük oğlu...
2004 yılında, 6 aylıkken bir kaza sonucu annesi onu elinden düşürmüş. Hollanda Gençlik Dairesi de bu ihmal yüzünden ailenin 3 çocuğuna da el koymuş, koruyucu aile olarak Hollandalı lezbiyen bir çifte vermiş.
Çocukların ebeveyni, hukuk savaşı sonucu Yunus’un abilerini geri almış, ama Yunus‘un velayeti lezbiyen ailede kalmış.
Bunun üzerine Yunus’un ailesi, oğullarını geri alabilmek için Yurtdışı Türkler Başkanlığı’ndan yardım istemiş.
Perşembe günü Başbakan Erdoğan Hollanda’ya gidiyor. Orada Yunus’un durumunu gündeme getirmesi bekleniyor.
Bu arada Yunus’a 9 yıldır bakan lezbiyen çiftin, baskıların artması üzerine Yunus’u da alıp gizli bir yere taşındığı bildiriliyor.
* * *
Yunus’un ve ailenin yasal durumunu bilmiyorum. Bir haksızlık varsa giderilmesi için Türk başbakanının devreye girmesi elbette doğru olur.
Ama sorun, hukuki bir hata değil de -Hollanda basınının öne sürdüğü gibi- çocuğun ailesinin lezbiyen olması ise burada devreye “homofobi” giriyor demektir.
Yani “Nasıl olur da bir Türk evladını iki lezbiyen büyütür” yaklaşımı...
İşte orada durmak gerekir.
Türk evlatları özensiz büyütülürken, dayak yerken, namus cinayetlerinde katledilirken, Yahudi düşmanlığından Hitler hayranlığına savrulurken ses çıkarmayanların, cinsel tercih söz konusu olunca ayağa kalkması inandırıcı da olmaz, sonuç da almaz.
Nitekim Hollanda’nın Başbakan Yardımcısı geçen gün “Türkiye’nin bakıcı aile sistemimize karışıyor olması kesinlikle yakışıksız ve hiç alışık olmadığımız bir durum” açıklamasını yaptı.
Belki de Hollandalılar devlet adamlarının aslen çocukları şiddete ve ırkçılığa karşı korumakla sorumlu olduğuna inanıyordur; siyasetçilerin insanların cinsel tercihine, kimin kaç çocuk yapacağına, kimin ne yazacağına karışmasına alışkın olmayabilirler.
Hollanda gezisinde bunu akılda tutmakta yarar var.