Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Akşamüstleri babamla oraya giderdik. Ben üç tekerlekli bir bisikletle, o kim bilir aklında ne dertle?Karşılıklı yerleşirdik tahterevallinin iki kefesine; eşit konumda iki adam gibi...O, ağırlığını verip azar azar yükseltirdi beni... Tepeye çıktıkça heyecanlı çığlıklar atardım; bir yanda yüksekliğin ürpertisi, öte yanda emin ellerde olduğunu bilmenin güven hissi...Yukarıdan bakardım babama... Korkuyla önümdeki demire sımsıkı yapışsam da bilirdim ki düşecek olsam, kocaman iki elden bir döşeğe düşerim en fazlasından...Sonra babam yavaşça kalkardı oturduğu kefeden... Bana büyüyüp ağırlaştığımı hissettirirdi.Yeniden başa baş gelirdik bu eğlenceli terazide; benim ayağım boşlukta, onunki yerde...Yorulana dek ine çıka eğlenirdik, güzelim mavi tahterevallide...* * *Zamanla büyüdüm.Yere değdi ayağım.Ağırlaştım.Mavi tahterevalliden uzaklaştım.Hayatın basamaklarını tırmanıp yükselirken insan, kendisini yukarı taşıyan şeyin, çocukken kalbine yerleştirilen o cesaret duygusu olduğunu fark edemiyor.Görünmeyen kocaman iki el, her daim arkasında duruyor; insan "Düşsem de o iki el korur beni" güveniyle büyüyor, ama aşağı fazla bakmadığından kefeyi havaya kaldıran ağırlığın, bu güvenden kaynaklandığını anlayamıyor.* * *Ne zamana kadar?Bir gün, pamuk tenli bir çocuğu üç tekerlekli bisiklete bindirip mavi tahterevalliye götürünceye kadar...O güne dek "babanın oğlu" iken, "oğlunun babası" oluveriyorsun aniden...Onu tahterevallinin bir kefesine bindiriyor, sen karşısına geçiyorsun ve bir zamanlar babanın sana yaptığını yapıp ustaca dengeliyorsun; güven duygusu aşılayıp yükseltmeye başlıyorsun.Artık büyümüş ellerini, her an imdada yetişecek şekilde hazır tutuyorsun.Tahterevallinin sırrını o zaman anlıyorsun.* * *Birkaç yıl önce, babam, oğlum ve ben, eski mahallemize gittik.Yeşillikler içindeki çocuk parkı yıkılmış, yerine beton zeminde bir oyun yeri kurulmuştu; tahterevallisi bizim maviye benzemeyen..."Haydi binelim" dedim.Bu kez bir kefesinde babam, diğerinde oğlum vardı. Ben tam ortaya, tahterevalliyi dengede tutan direğin üstüne kuruldum.Onların keyifle inip çıkmalarını izleyip mutlu oldum.Öyle bir dengesi var ki, ölümle yaşam arasında kalkıp inen ve adına kainat denen bu mavi tahterevallinin; torunlar büyüdükçe, küçülüyor dedeler...Biri dillendikçe, öbürü suskunlaşıyor.Zamanla bir kefesi boşalıyor tahterevallinin... Boşalan yere sen oturuyorsun; karşıdaki bebek, senin yerine geçiyor.Ve hayat denilen oyun böyle sürüp gidiyor.* * *Bugünü babasıyla kutlayanlar şanslı!Evladıyla kutlayanlar da...Hem babasıyla, hem evladıyla kutlayabilenler ise en şanslılar.Mavi bir tahterevalli üzerinde üç kuşak bir aradalar.Her zaman yakalanmayacak ve ne yazık ki, fazla uzun sürmeyecek bir ayrıcalık bu...Ben o en şanslılardan biriyim."Babalar Günü"nde hem kutlayan, hem kutlanan rolündeyim.Sendelersem kocaman iki elin güvenli döşeğine düşeceğimi bilerek; düşebilecek olana da kocaman ellerimden bir ağ gererek, keyifle oturuyorum mavi bir tahterevallinin ortasında...Tanrım, ne olur biraz daha!.. can.dundar@e-kolay.net Küçükken evimizin önünde, yeşillik içinde bir çocuk bahçesi vardı; bahçede de mavi bir tahterevalli...