Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Böyle günde kalem oynatmak zor...“Söz bitti” denilen yerde sözü savunmak...
Defalarca tekrarlanmış cümleleri, suya yazar gibi yazmak...
Yangın ortasında, çığlıklar arasında ses duyurmaya çalışmak...
O sesi, ülkenin en ücra köşesinde, ayaz vurmuş bir gece nöbetinde kalleşçe kurşunlanmış gençlerin işitemeyeceğini, acılı ailelerinin, öfkeli kitlelerin belki dinlemek bile istemeyeceğini bile bile inatla tekrarlamak...
“Bunca yıl hep öldürmeyi konuştuk; ne olur artık ölmemeyi konuşalım” diye haykırmak...
* * *
Gün boyu askere taktik veren bilirkişiler dinledik.
Oysa bölgedeki asıl gerçeği, daha 2 ay önce, bizzat Genelkurmay Başkanı’nın ağzından öğrenmiştik.
Ne diyordu?
“Sınır karakollarımız hatalı yapılmış.”
“Emir komuta birliğini sağlayamıyoruz.”
“Eğitim ve tatbikatımız zayıf. Elimizdeki teknik imkânları kullanamıyoruz.”
“Çatışmada tim komutanlarımız silahı bırakıp kaçıyor.”
“Halimiz tam kepazelik.”
Bu haldeki bir orduya, 25 kez denediği kara harekâtını tekrarlamasını tavsiye etmek ve hâlâ askeri çözümde ısrar etmek, akılcılık mı?
“Kıymayın çocuklarımıza” demekten başka çaremiz var mı?
* * *
Bu askeri zaafın üzerine bir de diplomaside Suriye ile gerginlik bindi.
Belaltı vuruşlarla intikam almasıyla tanınan Şam’a “Senin orada olanlar bizim iç işimiz sayılır” dendi.
Şam da kendi dilinden, “O zaman sizin oralardakiler de benim iç işim” cevabını verdi.
Diplomaside karşılıklılık ilkesi geçerli değil mi?
* * *
Siyasete gelince...
Hem Başbakan hem ana muhalefet lideri, bu kadar acılı bir günde, bu hassas konuyu, siyasi polemik malzemesi yaparak hata ettiler.
Erdoğan’ın basın açıklaması içeriksizdi.
Kılıçdaroğlu’nun karşı çıkışı gereksizdi.
Böyle günlerde bir dayanışma olgunluğu bekliyor insan... Hiç olmazsa acılarda bir ortaklık oluşmasını, liderlerin bir ortak paydada buluşmasını umuyor.
Bu olmayıp, tersine kısır bir tartışma doğunca sadece tartışanlar değil, topyekün siyaset kurumu kaybediyor.
Oysa o kadar belli ki:
Şu sancılı ortamda, elini karşıya uzatan kazanacak.
* * *
Dünün yegâne olumlu gelişmesi, herkesin program iptal ettiği sırada, Meclis Başkanı’nın çıkıp “Acımız ne kadar büyük olursa olsun, bağrımıza taş basacağız, yeni anayasa için adım atacağız” demesiydi.
Bu önemli; çünkü bugüne kadar “Güçlüyüz, ezeceğiz” söylemi 5 cumhurbaşkanı, 10 başbakan eskitti.
Dağda hâlâ 5 bin silahlı adam var ve örgütün eylem kapasitesi giderek artıyor.
Çözümü dağda değil, Ankara’da aramak gerektiği ortada...
Ankara da ilk kez doğrudan temasla silah bıraktırmanın siyasi yolunu arıyor.
Teröre zemin hazırlayan toplumsal adaletsizlik hissini, yeni bir yurttaşlık tanımıyla gidermeyi planlıyor.
Ortak iradeyle hazırlanacak bir anayasa ile bir barış iklimi yaratmayı umuyor.
Terör, belki de bu kez bu umuda saldırıyor.
Bu acılar bitsin istiyorsak, bir yandan dağdaki gediklerimizi kapatmalı, öte yandan da yıllar yılı askeri çözüme verdiğimiz şansı, bu barış çabasına da vermeliyiz.
Hepimizin başı sağolsun.