Can Dündar ve Mirgün Cabas, Taksim’in nabzını AKM’nin çatısında tuttu.
Bakmayın dünkü mitingin, Gezi çadırlarının coşkusuna...
Girdiğimiz her çadırda tedirgin bir bekleyiş var.
Ve kulaktan kulağa yayılan bir söylenti:
“Salı sabaha karşı saldıracaklar.”
Özellikle Başbakan’ın dönüşte izlediği sert çizgi ve kendi taraftarını mitinge götürmesi, gerilimi tırmandıracağını gösteriyor.
İyi de bu neye yarayacak?
Günboyu park bir turistik mekan gibi...
Gece olunca el ayak çekiliyor, çadırların fermuarı çekiliyor. Ve Gezi, bekleyişe koyuluyor.
Dün gün boyu o çadırlardaki, barikatlardaki gençlerle uzun uzun konuştum.
Yaşlarından beklenmeyecek bir sağduyu ile her tür tahriki yatıştırmaya, provokasyonlara engel olmaya, bu sivil itaatsizlik eylemini barışçıl halde tutmaya çalışıyorlar. Bir yandan da direniştekilerin güvenliğini nasıl sağlayacaklarını düşünüyorlar. Eğer Hükümet, bir geceyarısı baskınıyla Gezi’yi dağıtmayı, Taksim’i “kurtarmayı” planlıyorsa bunun çok ağır sonuçlara yol açacağını bilmeli.
Daha fazla geç olmadan:
-Vicdanını yitirmemiş herkes, özgürlük mücadelesi veren bu çocukları savunmalı...
-Direnişin sözcüsü durumundaki Taksim Platformu talepler listesini kabartmadan, Gezi’yi AVM’den kurtarmış, içerdeki arkadaşlarını serbest bıraktırmış, polis şiddetini afişe etmiş, hükümete özür diletmiş olmanın kazanımıyla, zafer havasında bu eylemi noktalamalı...
-Ve Hükümet, bütün dünyanın, Türkiye’nin gözünü çevirdiği bu meydanı şiddetle dağıtmayı aklına bile getirmeden, daha fazla inat etmeden bu sorunu akılcı bir şekilde çözmeli. Yoksa burada olacakların vebalini, hiçbir siyasetçi ödeyemez.