Adı: Doğu Kayını... Doğum tarihi: 1632. Ölüm tarihi: 2002.
Boyu 40 metreymiş. 155 metre çapı varmış. Gövdesini 3 kişi el ele tutuşup anca çevreleyebiliyor.
Artvin Borçka’da doğmuş.
Yeryüzünün dört asrına tanık olmuş.
Kasr-ı Şirin anlaşmasını görmüş.
Fransız ihtilalini...
Osmanlı’nın çöküşünü...
Cumhuriyet’in doğuşunu...
İki cihan harbini...
Hiçbir padişah, sultan, hükümdar, şef kıymamış ona...
Sonra... 2002’de bir karayolu inşaatında kesilmiş.
Kafkasör’e anısına bir anıt mezar dikilmiş.
Künyesi, anıttaki tabelada yazıyor; öldürülme nedeni de...
Bir tek katilinin adı konmamış levhaya...
Onu da tarihinden çıkarmak mümkün...
* * *
Coşkun Aral, Nebil Özgentürk ve ben, üçümüze de heyecan veren yeni bir proje için yollardayız.
İlk durağımız Artvin...
Konuğumuz “Livane sancağı”ndan bir usta:
Zülfü Livaneli...
Yalçın dağların zirvesinde rastladığımız bu anıt mezarın başında “Ne yazık ki Doğu Kayını’nı kollayan bir Sırrı Süreyya yokmuş” diye geçiriyorum aklımdan...
Livaneli, konunun bam teline dokunuyor:
“Biz ‘Türkün Ateşle İmtihanı’nı kazandık. Ama ‘Türkün parayla imtihanı’nda yenildik.”
Vatan aşkını bitirdi, rant hırsı...
“Bir karış toprak vermem” diyenlerin torunları, servet aşkına haraç mezat sattı toprağı, ormanlarına kıydı.
* * *
“Gezi Parkı direnişi”, sadece Taksim’in son ağaçlarına sahip çıkma mücadelesi değildir.
“Gezi Parkı direnişi”, rant uğruna bu ülkenin varını yoğunu harcamaya ahdetmiş bir anlayışa karşı koyma mücadelesidir.
O kafa, ülkenin bir ucunda üç-beş işadamı ticaret merkezi yapacak diye masum bir koruluğa göz dikerken, 1300 km. ötedeki öbür uçta, bir şirket maden çıkarıp zengin olacak diye yerkürenin en güzel ormanlarından birini katletmeye, dağları oyup vadileri çiçeklerle, dereleri balıklarla, anılarla birlikte kurutmaya hazırlanıyor.
Her partiden Artvinli’nin 30 yıldır yılmadan sürdürdüğü direnişe rağmen...
Bilirkişilerin “Olmaz, katliamdır” raporuna rağmen...
Yapılan yolların, santralların, barajların yol açtığı tahribatın, en vicdansız gözlerce bile fark edilmesine rağmen...
* * *
Dün Bergama’da, Kazdağları’nda gördük, paradan başka tanrı tanımayanların hoyratlığını; bugün Artvin’de, Taksim’de görüyoruz.
Halk için, halk tarafından iktidar olduğunu söyleyenlerin, halka rağmen işledikleri cinayete, saldırganlığa tanık oluyoruz.
“Ecdad” adını dilinden düşürmeyenlerin, “Ormanımdan dal kesenin kafasını keserim” diyen ecdadın adını, orman kesip yaptığı köprülere vermesine de şaşmıyoruz artık, televizyonların Taksim vahşetini görmezden gelmesine de...
Şehrini, ağacını canı pahasına savunan protestocuları, “Böyle ticaret merkezinde yer istemem” diyen firmaları alkışlıyoruz.
* * *
Doğu Kayını anıtı, kütüğü üzerinden filiz vermiş.
Tabiat, katliama kendince direniyor.
İntikamını heyelanlarla, sellerle, depremlerle alıyor.
Dünkü, “Yıkıcam bu koruyu” zulmünün sonrasında, yeni köprü ve havaalanındaki, yeni katliamların arifesinde, güçleri birleştirmenin zamanıdır.
Bu ülke kütüklere kalsın istemiyorsak, doğaya saldırdıkları her yerde filiz verip direnmeli, “Yeter artık, dur” demeliyiz.