Siyaseten yoğun bir haftaydı. O yüzden Günseli Başar için bir veda yazısı yazamadım.
20 yıl önce yaptığım “Cumhuriyet’in Kraliçeleri“ belgeselinin ana kraliçelerinden biriydi Başar...
1992’de görüşmüştük.
1952’de Napoli’deki yarışmada Avrupa Güzellik Kraliçesi seçilmesinin öyküsünü kendisinden dinleyip ekrana getirmiştim.
Seçildiği yarışmanın görüntülerini de İtalyan arşivlerinde bulup ilk kez o belgeselde yayınlamıştık. (Merak edenler için:
http://www.candundar.com.tr/_v3/#!/GÜNCELE_DAİR/Güncele_Dair-_1951_Türkiye_Güzeli_Günseli_Başar_hayatını_kaybetti/#Did=21850)
“Gericilik hortlayınca...”
Türkiye’de güzellik yarışmaları, 1920’lerin sonunda Atatürk‘ün talimatıyla, Cumhuriyet Gazetesi eliyle başlamıştı.
Amaç, en güzeli bulmak değil, Türkiye’ye çağdaş yaşam tarzını benimsetmek, dünyaya Türkiye’nin yeni yüzünü göstermekti.
1932’de Keriman Halis dünya güzeli seçilince bu amaç hasıl oldu diye yarışmalar durdurulmuştu.
Araya 30’ların ekonomik krizi ve cihan harbi girdi.
Cumhuriyet, 20 sene kraliçesiz kaldı.
1950’lerle birlikte Türkiye kabuğunu çatlatıp canlanmaya başlayınca güzellik yarışmaları da geri döndü.
Aslında Cumhuriyet Gazetesi, “gericilik hortladığı“ için bu işe yeniden başladıklarını yazıyor, “ Atatürk inkılaplarının daima yaşayacağına dair içerde ve dışarda güven uyandırmak maksadıyla bu işin tertibini gene üzerimize aldık” diyordu, ama bu kez işin ticari boyutu da vardı.
Yarışmalar tırmanan gericiliğe karşı fren oldu mu bilmiyorum; ama patlayan güzellik endüstrisine vitrin olduğu kesin...
Yarışma, 1951 kışında, Açık Hava Tiyatrosu’nda, seyirci huzurunda yapıldı.
Çeşitli illerden seçilip gelen genç kızlar, jüri önünde endam sergiledi.
Bikini yasaktı; mayoyla geçtiler.
Jüri, en çok 97 numaralı Günseli Başar‘ı beğendi.
19 yaşındaydı. Güzel Sanatlar Akademisi’nde moda okuyordu. Çok güzel bir gülüşü vardı. Makyajı abartısızdı. Saçlarını Angelidis’e yaptırmıştı. Ancak yürüyüşü bir acayipti.
O geçerken “Acaba sakatlığı mı var, kollarını ayıramıyor“ demişlerdi.
İşin aslını Başar‘dan dinlemiştim.
O zaman vücudu kavrayan lasteks mayolar yeni çıkmıştı. Günseli de zar zor bir tane bulup giymişti.
Ancak yarışma öncesi, lasteks mayonun yasak olduğunu öğrenmişti. O da alelacele fay kumaştan, siyah bir mayo diktirmiş, ancak vakitsizlikten balen diktirememişti. Kollarını sallarsa mayosunun düşeceği korkusuyla koltuk altlarını vücuduna bastırarak yürüyordu; bu da vücudunu dengesiz gösteriyordu.
Kostümlü geçişte, sırtı çıplak, yakut rengi, saten elbisesinin içinde rahat yürüyerek sakatlığı olmadığını kanıtladı.
Uzun kirpikleri çekiştirildi, takma kirpik takıp takmadığına bakıldı.
Beli 52 santimdi, korseyle daraltılmadığı anlaşıldı.
Ve kraliçe tacı onun başına takıldı.
1952 yazında Avrupa güzelleriyle yarışmak üzre Napoli’ye uçarken gazeteler bunu hala bir siyasi misyon olarak görüyordu:
“Türk tugayının Kore’deki zaferini, o Napoli’de tekrarlamaya gidiyor”du.
Ama bir sorun vardı:
Orada bikini giymek şarttı.
Oysa bikini, bırakın Türkiye’de giyilmeyi, Batı’da bile Papa’nın lanetlediği bir giysiydi.
Lakin ortada “milli bir görev” vardı; ne giyilse mubahtı.
Röportajımızda Günseli Başar, o günü şöyle anlattı:
“Kardeşimle bikini aramaya çıktık. Mümkün olan en kapalı bikiniyi bulmaya çalıştık. Vatan-millet uğruna o bikiniyle sahneye çıktım.”
Beyaz fon üzerine desenli bikinisiyle son üçe kaldı Günseli...
Rakipleri Fransız ve Yunan güzeliydi.
“Türk güzelinin yüzünde Şark çıbanı var. Üstelik de göğüsleri güzel değil” diye dedikodu yaptılarsa da işe yaramadı.
Jüri kararını açıklarken, salonda bulunan Güney Avrupa Müttefik karargahında görevli 33 Türk subayı, başlarında komutanları olduğu halde “Yaşa Türk kızı“ diye tezahürata başladı. Onlarınki de milli görevdi.
Günseli‘yi gözyaşına boğan bu tezahürat arasında sonuç ilan edildi.
Avrupa’nın en güzel kızı, Günseli’ydi.
“Bizimle evlen Günseli!”
Yarışmanın ertesi günü çıkan Cumhuriyet Gazetesi, bekarların ve reklamcıların cevvaliyetine kanıttır:
Kore Türk tugayından tam kadro evlenme teklifi yağmıştır.
Ve “Kraliçenin Sürpriz marka gömlek giydiği“ne dair duyuru, ilan sayfalarında yerini almıştır.
Menderes Hükümeti de bu başarıyı Türkiye reklamı için kullanmayı düşünmüş ve “Miss Europe“un Dolmabahçe Sarayı’nda çekilen görüntülerini dünyaya dağıtmıştır.
Kafeste bir güzel
Sonrasını Günseli Başar şöyle anlatmıştı:
“Sonra hayatım benim olmaktan çıktı. Sokakta normal yürüyemez oldum. Yürüdüğüm yollarda trafik duruyordu. Birkaç kez itfaiyenin gelip beni kalabalıktan çıkardığını hatırlıyorum. Moda’da oturuyorduk. Okula gitmek için vapura bindiğimde kendimi bir hayvanat bahçesinin kafesindeymişim gibi hissediyordum.”
İki kez evlendi Günseli Başar...
İkinci evliliğinden bir kızı ve iki torunu oldu.
Geçen hafta 81 yaşında vefat etti.
Nur içinde yatsın.