Bugün İstanbul’da çok özel bir insan defnedilecek. Zeynep Menemencioğlu, 108 yaşında vefat etti.
Bu isim, size tanıdık gelmeyebilir; ben yeğeni Aslı’yla tanışıklığım sayesinde onunla tanışıp asırlık anılarını kendisinden dinleyen şanslılardan biriyim.
Koca bir yüzyılı ondan dinleyince iki tezat duyguyu aynı anda yaşamıştım:
“Türkiye son asırda ne kadar gelişti.”
“Türkiye yüzyıldır nasıl yerinde sayıyor.”
* * *
Oktay Rifat’ın kız kardeşiydi Zeynep teyze... Orhan Veli’yle şiir gecelerinin tanığıydı.
Nazım Hikmet’in teyzekızıydı.
Ali Fuat Cebesoy, annesinin kuzeniydi; Mehmet Ali Aybar, kendi kuzeni...
Amcası, 1934’e kadar çalınan İstiklal Marşı’nın bestecisiydi. Onun sayesinde Mehmet Akif’le de tanışmıştı.
Fransızca ve Almanca biliyordu.
Ben görüştüğümde 103 yaşındaydı. Bir ayaklı tarih kitabıydı adeta; zihni su gibi berraktı.
2. Meşrutiyet’in ilanını anımsıyordu; her tarafa bayrak asılmış, “Hürriyet geldi. İstibdat, sansür bitti” diye sevinilmişti.
Sultan Reşat devrinde Hürriyet Mektepleri’ne gitmişti Zeynep teyze...
31 Mart’ta “Din elden gidiyor” diye ayaklananları görmüştü.
“Devlet elden gidiyor” diyenlerin Babıali baskınını da...
Trabzon’a sinema geldiğinde, bir piyano eşliğinde sessiz film izlemiş, kapıda “Bunlar gavur işi” diyenlerle karşılaşmıştı.
1915’te evlerinde çalışan Agop Efendi’nin başına bir iş gelmemesi için babasının Talat Paşa’ya ricaya gidişini hatırlıyordu bir de; Agop kurtulmuş, kızları kaybolmuştu.
Umumi harbi de görmüştü; İstanbul’un işgalini de...
İstanbul garı önünde nöbet bekleyen Hintli neferleri unutamıyordu; Beyoğlu’nda asılı devasa Yunan bayrağını...
Bir de işgali alkışlayanları...
* * *
1922’de Ali Fuat dayısının çağrısıyla Ankara’ya geçmişlerdi. Atlı arabayla, tam 17 günde... Nazım’ın annesi Celile Hanım‘la birlikte...
17 yaşında ilk Meclis’e gitmiş, İsmet Paşa’nın, Rauf Bey’in konuşmalarını dinlemişti.
İzmir’in alındığı haberi gelince bayrağını kapıp Ulus’a koşmuştu.
Abdülhamid şerefine atılan topları duymuş kulakları, Cumhuriyet’in top seslerini de işitmişti.
Gazi’nin Cumhurreisi seçildiği gün Meclis’teydi.
Babası Samih Rifat, 2. Meclis’te mebus olunca, annesiyle birlikte Çankaya’ya çıkıp Latife Hanım’a konuk olmuştu Zeynep... Orada Mustafa Kemal’le tanışmıştı.
Gazi Paşa’nın yanında köpeğiyle salona girişini, hanımlara iltifat edişini, şıklığını ve kızıla çalan saçlarını unutamıyordu.
Bir de Ali Şükrü Bey’in öldürüldüğü günü...
Topal Osman’ın cesedinin meydana asılışını...
* * *
Sonraları Ankara Kız Lisesi’ne Fransızca öğretmeni olmuştu.
20’sinde evlenip yangınla tarumar olan İzmir’e yerleşmişti. Orada Atatürk’e suikast davasına, Serbest Fırka’nın mitingine tanıklık etmişti.
Eşi Hasan Menemencioğlu Adalet Bakanı olunca Ankara’ya dönmüş, hasta olmuş, çorbaya koyacak pirinç bulamamıştı.
* * *
Bir yüzyılı, başrol oyuncularının büyük bölümüne dokunarak, boydan boya kat etmişti Zeynep Menemencioğlu...
Ben görüştüğümde 103 yaşında, “Din elden gidiyor” diyenlerle, “Devlet elden gidiyor” diyenlerin kavgasına tanıklık ediyor, “İstibdat döndü” tartışmalarına kulak veriyordu.
Onu dinlerken “Türkiye ne kadar gelişti” fikriyle, “Hep yerimizde sayıyoruz” hissi arasında gidip gelmiştim.
108 yaşında bir canlı tarih kitabını kaybettik.
Nur içinde yatsın.