Ağlayan kadın, kılına zarar gelmesin diye bir ömür verdiği bu tarih abidesinin, vahşice yok edilmiş olduğuna inanmak istemez gibiydi.Barbarlar, kendilerine böyle bir hayatı reva gören tarihten intikam almak istercesine gelmiş, yıkmış, gitmişti.Bağdat, birkaç saat içinde hafızasını yitirmişti.İnsanlıkla birlikte...***Bağdat yağmasını izlerken Sabri Beyi hatırlayan olmuş mudur acaba?Sabri Bey, geçen yüzyılın başında Yıldız Sarayının "Hafız - ı Kütüb"üydü. Kütüphanenin kollayıcısı yani...Elyazmaları, minyatürler, haritalar gibi nadide eserlerden oluşan paha biçilmez bir hazine ona emanetti.Hareket Ordusu, 1913te, 31 Mart ayaklanmasını bastırmak üzere İstanbula yürüdüğünde yağma olayları baş göstermişti. Alınan önlemlere rağmen beyaz külahlı bazı askerlerin Saraydan elbiseler, nişanlar çalması engellenememişti.Sonunda korkulan oldu ve yağmacı askerler Yıldız Kütüphanesinin kapısına dayandı.33 yıllık bir hükümdarın tüm koleksiyonu, birkaç adım mesafedeydi.Kütüphanenin müdürü Sabri Bey işte tam o sırada ortaya çıktı.Kapıya geldi; askerlere içeri giremeyeceklerini söyledi. Sözünü dinletemeyince de "Beni çiğnemeden geçemezsiniz" diye kapı önünde boylu boyunca yere yattı.Sabri Bey, Kalkandelenliydi. Şans eseri, yağmacıların çoğuyla hemşeriydi. Sözünü biraz da bu sayede dinletebildi ve kütüphane kurtuldu.Bugün o muhteşem hazineye sahipsek Sabri Bey sayesindedir.(Sedat Kumbaracılar, "31 Mart Vakası ve Yıldız Sarayı Yağması", Hayat Tarih Mecmuası, 1 - 4, 1972)***Sabri Beyin öyküsünü bana hatırlatan Prof. Ekmelettin ihsanoğlu oldu.İslam Konferansı Teşkilatı İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) Başkanı olan Prof. İhsanoğlu aynı zamanda Münih Üniversitesi İslam Araştırmaları Kürsüsünün başkanlığını da yapıyor.Kendisiyle görüşürken şöyle dedi:"Dünyanın en büyük kütüphanelerini gezdim. İddia edebilirim ki Yıldız Kütüphanesi, dünyanın en değerli üniversitesi kütüphanesidir."O kütüphane, Cumhuriyetten sonra Atatürk tarafından İstanbul Üniversitesine devredilmiş, kütüphane müdürlüğüne de Sabri Beyin oğlu Nurettin Kalkandereli getirilmişti.Yağmadan kurtuldu, ancak 90 yıl sonra bu kez depremde vuruldu.Zaten acıklı durumda olan bu eşsiz koleksiyon, hepten yok olacağı endişesiyle koruma altına alındı ve araştırmacılara kapatıldı.Yine de İskenderiye Kütüphanesi gibi yakılmaktan ya da Bağdat Müzesi gibi yağmalanmadan korunduğu için şanslıyız.O yüzden bugün Sabri Beyleri minnetle anıyoruz.***Bağdatta bir Sabri Bey çıkmaması Irakın talihsizliğidir."Bağdat Hırsızı" kadar, "yağma serbest" diyerek buna yol açan ve seyirci kalan işgalcilerin de suçlu olduğu bu facianın telafisi mümkün değilse de, en azından çalınan eserlerin bulunup anavatanına iadesi için acilen önlem alınmalı, müze varlıklarının alım - satımı, işgalcilerin müzelerinde sergilenmesi yasaklanmalıdır.Hafızasını kaybetmiş bir insan gibi, kültürel mirası yağmalanmış bir ülkenin de sağlıklı bir geleceği olamaz. can.dundar@e-kolay.net Bağdatlı müdirenin ellerini başına vura vura dövünerek, yağmalanmış müzesinden arta kalan harabede gezinmesi, Irak saldırısının en unutulmaz görüntülerinden biriydi.