Rahmetli Kurthan Fişek hocamdan dinlemiştim, Pavarotti’yi kovuş hikayemizi...
Dünyaca ünlü tenor, 1960’ların başında henüz üne kavuşmadan, La Boheme’de oynamaya gelmişti Türkiye’ye...
“Sesi terbiyesiz” diye geri gönderilmişti.
Kurthan Hoca, asıl gerekçenin, sesinden ziyade, kendisinin “terbiyesiz”liği olduğunu öğrenmişti.
Ankara’daki son temsilini Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in huzurunda vermişti Pavarotti...
Eser bitince “Cemal Aga”, kendisini tebrik için locasına davet etmişti.
Genel Müdür Cüneyt Gökçer, “Koş, Cumhurbaşkanı seni bekliyor ” deyince Pavarotti, “Tebrik etmek istiyorsa bir zahmet o, sahneyi teşrif etsin” karşılığını vermiş ve ossaat kapının önüne konmuştu.
* * *
İtaat, liyakati döver bizde...
Cibiliyet, kabiliyete yeğdir.
Sanatkarın, itaatkarı makbuldür.
En terbiyeli sesi çıkaran ağız, terbiyesiz bir şey söyledi mi büzülür.
En iyi topa vuran bacak, bacak bacak üstüne attı mı vurulur.
En iyi yazan kalem, iktidara kafa tuttu mu kırılır.
O yüzden burası, otorite tesisi uğruna harcanmış yetenekler atlasıdır.
Fenerbahçe Başkanı karşısında Türk gibi “esas duruş”ta konuşmadığı için kovulan Alex, yalnız değildir.
Aşık Veysel, kıyafeti düzgün değil diye, Gazi ile görüşmeye geldiği Ankara’dan kovulmuştur.
Adnan Saygun, itaatsiz diye Muş’a sürülmüştür.
Bülent Ersoy’a cinsel tercihinden ötürü sahne yasağı konulmuştur.
Mehmet Ali Birand’ın, İngiliz Başbakanı karşısında bacak bacak üstüne atması, TRT’de problem olmuştur.
İktidar, her daim yeteneği, rahatlığı, özgüveni, kendi kofluğunu ortaya çıkaracak bir tehdit saymış ve disiplin uğruna hadım etmiştir.
Bize de, yaratıcılığa yer açan toplumlara bakıp “Adamlarda ne yetenekler var” diye iç çekmek kalmıştır.
* * *
Doç. Erol Göka, “Türklerin Psikolojisi”nde (Timaş, 2008), Türklerin topluluk içinde oturma biçimlerinin kurala bağlandığını, herkesin bağdaş kuramadığını, çocukların diz çökmek durumunda olduğunu, çocuğa ilkin bunun öğretildiğini yazıyor.
İtaate dayalı yaşam biçiminin göstergesi olan Türk oturma adabı, askeri disiplinle ve İslam’ın kabulüyle pekişmiş.
Göka, modernlikle birlikte itaat kültürünün aile içinde zayıfladığını, yöneten-yönetilen ilişkisinde ise tersine modern ideolojik aygıtlarla daha da katılaştığını öne sürüyor.
Fenerbahçe Başkanı’nın Alex’in “huzur”daki rahatlığına atarlanması ve bir yatılı okul müdürü kıvamı alması, bunun ispatıdır.
* * *
Ne mutlu ki bu kez Alex’in sahiplenilmesi, toplumun kof güç gösterisine karşı hünerin yanında saf tutuşuna, kapris uğruna cevherlerin harcanmasına karşı çıkışına iyi bir örnek teşkil etti.
Başka bir rahmetli hocamı, Ünsal Oskay’ı anarak bitireyim:
Almanya’da Kaiser geziye çıkmadan önce, uyruklarını pak görmesi için “Çocuklar yıkansın” diye buyruk çıkarılırmış. Buyruğa göre düzenlenmiş uyduruk bir hayat yaşamaktansa oyun oynamayı tercih eden çocuklarsa direnir, yıkanmazmış.
“Yıkanmak istemeyen çocuklar olun siz de” diye vasiyet etmişti Ünsal Hocam...
“2071 nesli”nin karakterini, “yıkanmak istemeyen çocuklar”ın, “Evet efendim” uysallığı yerine “Hayır efendim” direnişini koyup koyamayacağı belirleyecek.