Ergenekon soruşturması, 2007’de Ümraniye’de bir astsubayın gecekondusunda el bombaları bulunmasıyla başlamıştı.
Habertürk’ten öğreniyoruz ki, o gecekondu yıkılmış, yerine kebapçı açılmış. Adı:
“Aboov”
Yakışmış.
* * *
O günlerde Dışişleri Bakanı olan Gül, aralarında benim de bulunduğum bir grup gazeteciye Çırağan’da yemek vermiş, sohbette yazılmamak kaydıyla, “Bu bombalara dikkat edin. Bunun arkası gelecek...” demişti.
Gerçekten de arkası geldi ve iddiaları duydukça hepimiz “Aboov” dedik.
* * *
Ancak tutuklama dalgaları gelip kurunun yanına yaşlar eklendikçe kamuoyu iki kutba bölündü:
“Böyle bir örgüt yok, hepsi safsata” diyenler...
“Hepsi doğru, hepsi suçlu” diyenler...
Ben ikisine de dahil değildim.
Daha 90’larda “Ergenekon” kitabına imza atmış biri olarak örgütün varlığına da, soruşturulan bazı isimlerin suçluluğuna da inanıyordum.
Ancak işin sulandırıldığını da görüyordum.
“Ergenekon”un aydınlatılması gereken asıl kirli faaliyeti, 70’lerde sol yükselişin, 90’larda Kürt hareketinin önünü kesmek için yaptığı sabotajlar, suikastlar, cinayetlerdi.
Soruşturma ve yargılama, bunları aydınlatmak yerine AK Parti muhaliflerinin örgütlenme çabalarına ve askerle temasına yöneldi.
Öyle olunca da dava inandırıcılığını kaybetti. “Siyasi bir dava” olarak mimlendi.
* * *
Geçen yaz Silivri’ye tanık olarak gittiğimde bunları kürsüden söyledim.
Duruşmayı beklerken mahkeme heyeti tarafından makam odalarına davet edildim.
Vereceği kararla Türkiye’nin kaderini etkileyecek heyetin üyeleri, cübbelerini çıkarmış, dinleniyordu.
(Yine yazılmamak kaydıyla) sohbet ettik. Yazılarımı, programlarımı izlediklerini söylediler.
“Hükümet, davanın uzamasının suçunu size yükledi” dediğimde gülümsediler.
Duruşmaların, bazı sanıkların çok uzun savunma yapması nedeniyle uzadığını öne sürüp “’Savunma hakkı kısıtlanıyor’ denmesin diye müdahale etmedik” dediler.
O sohbette davanın ne zaman bitebileceğini de sormuştum.
“En az bir yıl daha var. İki yıla kalmaz biter” demişlerdi.
* * *
Ne olduysa yine “Aboov” denecek bir hamleyle aniden yargı süreci hızlandırıldı.
Mustafa Balbay’ın tabiriyle “Ergenekon davası kaçırılıyor” havası doğdu.
“Savunma hakkı kısıtlanmasın diye sözlerini kesmiyoruz” denilen sanıklara, kendilerini suçlayan tanık beyanlarına karşı ancak 15 dakika söz verildi.
20 iddianamede sıralanan 200 olay aydınlatılmamışken, çeşitli kurumlardan istenen bilgiler gelmemişken, örgütün varlığına dair somut veriler ortaya konamamışken, 120 milyonu bulduğu söylenen belge tam değerlendirilmemişken hüküm aşamasına geçildi.
* * *
Bugün Silivri’de “Adalet istiyoruz” diye haykırma günü...
Yassıada’yı “hukukun katledildiği yer” olarak ananlar, 50 yıl sonra Silivri’nin de aynı tahta aday olduğunu görmeli...
Ve davanın siyasi, hukuki sorumluları, verecekleri kararın sadece AİHM’de “Aboov” dedirtecek bir tazminata değil, nesiller boyu sürecek bir vicdani sorumluluğa yol açabileceğini bilmeli...