Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

1927’nin 8 Mart günü...
“Enternasyonal Kadınlar Günü”nde, Özbekistan’ın en büyük meydanında “Hücum” kampanyası vardı.
O gün, Komünist Partisi’nin çağrısıyla toplanan Özbek kadınlar, peçelerini çıkarıp attı.
“Tesettüre hayır” kampanyası böyle başladı.
* * *
Kampanyayı Birikim Dergisi’nde (Ocak 2010), Dilek Zaptçıoğlu’nun makalesinden öğrenmiştim.
Sovyet yönetimi, “geri kalmış” Orta Asya’yı, tepeden inme yöntemle modernleştirmeyi planlıyordu.
10 yaşında tesettüre giren, köyde başörtüsü, şehirde peçe giyen, cahil Müslüman kadınların “özgürleştirilmesi”, bu hamlenin ilk adımıydı.
Önce “Örtünme İslam’ın emri değildir. Açılma günah sayılmaz” fetvası verecek ulema bulundu.
“Ortaçağ koşulları”ndan kurtulan kadının, toplumu modernleştireceği savunuldu. Ve ilkin partili kadınlar “ikna edilerek”, tesettüre karşı “hücum” başladı.
* * *
Sonuç mu?
“Zorla baş açtırma hücumu”, “karşı hücum”u doğurdu; gelişen tepki, muhalefete hazır bir zemin sundu.
Muhalifler, dayatmayı sabote etmek için örgütlendi.
Ve devlet baskısına karşı mahalle baskısı gelişti.
Kampanyanın amacının kadınları “Ruslaştırmak”, “fahişeleştirmek” olduğu öne sürüldü.
“Ateist”, “Bolşevik” sözleri küfre dönüştü.
3 yılda 2 bin kadın, başını açtığı için öldürüldü.
Kampanya ters tepmiş, 6 ayın sonunda, daha önce örtünmeyen kadınların çoğu peçe takar hale gelmişti.
Tesettürün gevşemesi için yıllar içinde modernleşmenin yaygınlaşması, sosyoekonomik altyapının tamamlanması, kadınların daha çok eğitim görüp hayata katılması gerekecekti.
* * *
Zaptçıoğlu, makalesini şöyle bitiriyor:
“’Hücum’, Rus komünistlerin, kendi ‘geri kalmış Doğu’larına ‘medeniyet götürme’ projesiydi ve bu kibir, kuşkusuz direnişi güçlendirmişti.”
AK Parti’nin iktidara gelişinin ardında ekonomik, siyasal, toplumsal pek çok neden var.
Ancak en önemli etmenlerden biri, hiç kuşkusuz 28 Şubat’ın tankla topluma nizam verebileceğini sanan kibri ve “Bizim sosyoloğa ihtiyacımız yok” diyen zihniydi.
AK Parti, bu mağrur dayatmanın ve önceki hükümetlerin başarısızlığının yarattığı tepkiyi kendine rüzgar yaptı; Erdoğan’ın hapsedilmesi sonrası, mağdur rolünde çıktığı sahnede başrolü kaptı.
İlk fırsatta da “karşı hücum”a geçip 28 Şubatçıları mağdur etti.
28 Şubat’ın “Üniversiteli kızları başını açmaya ikna kampanyası” ise yarattığı tepkiyle, tersine tesettürün kamusal alanda yaygınlaşması sonucunu verdi.
* * *
Öte yandan iktidar değiştiyse de dayatmacı zihniyet, hiç değişmedi.
AK Parti, genetiği gereği, kendisini doğuran 28 Şubatçılara benzedi.
Dün 28 Şubat’ın medyaya, yargıya, akademiye müdahalesini eleştirenler, bugün onların rolünü üstlendi.
Dün 28 Şubatçıların huzurunda “Emredersiniz” diye hazırolda duran iş alemi, üniversite, yargı ve medyanın büyük bölümü, bugün yeni efendileri önünde el pençe hale geldi.
O anlamda, “Güç bende” diye hükmeden mağrur 28 Şubat kafası, yeni kostümü içinde halen ayaktadır.
Ve bu kafayla gidilirse evet, “daha bin yıl yaşayacaktır.”