SİYASİ partilerde adaylık başvuruları tamamlandı.
Şimdi gözler, partilerin genel merkezinde ve liderlerin belirleyeceği listelerde.
Seçimde başarılı olmak isteyen liderler, vitrinlerini oluşturmaya, A takımlarını kurmaya başladı.
Partiler, daha fazla oy alabilmek, halkın sevgisini kazanan isimlere listelerinde yer verebilmek için çalışıyor.
Ülke genelinde olduğu gibi İzmir’de de hemen her partide marka isimler, vitrine çıkacak aday adayları var.
Özellikle AKP ve CHP, İzmir’de vitrine koyacak marka isimler arıyor.
Gerçi İzmir CHP’de şu anda tam bir aday adayı enflasyonu yaşanıyor.
Çünkü ...
Bu seçimde, 2007’dekinin iki katından fazla aday adayı başvurdu.
Mevcut aday adayları içinde İzmir’i temsil edebilecek ve bakanlık yapabilecek kapasitede isim sayısı ise iki elin parmaklarını geçmez.
Tamam...
Vekilliğe soyunan isimler arasında kendi işini çok iyi yapan uzmanlar, bilim adamları, doktorlar, avukatlar, mühendisler, mali müşavirler veya başka meslekte olanlar var.
Aday adayı çok...
Ancak...
Seçim kampanyasını sürükleyecek flaş bir isim pek yok.
İzmirli, kentin sorunlarını bilen, vizyon sahibi olan kendi içinden çıkmış isimleri Ankara’ya göndermek istiyor.
İthal aday istemiyor.
Sonuç olarak; Ankara’ya gitmek isteyen çok sayıda aday adayı var...
Kesin listeler açıklandığında hangi partinin kadrosu daha iyi, hangi parti İzmir’i kucaklayacak isimlerden oluşan bir vitrin yapmış, 11 Nisan’da göreceğiz.
Siyasi partilerde demokrasi talebi
MİLLETİN vekilliğine soyunanların birçoğu, ceylan derisi koltuklara oturma şansını sunan liderlerinin karşısında, doğum gününde “Tam sadakatla bağlı” olmaya talipler.
Nitekim, İzmir’de 26 milletvekilliği için bine yakın aday adayı var.
Geçmiş dönemlerde kimlerin milletvekili olup TBMM’ye gittiğini görenlerin, “Ya çıkarsa” diyerek adeta Milli Piyango bileti alır gibi başvuruda bulunmaları dikkat çekiyor.
Aday gösterilmese bile en azından bundan sonraki siyasi yaşamında ‘gerekli olabilir’ düşüncesiyle kartvizitine “Milletvekili aday adayı” yazısını eklemek isteyenlerin sayısı oldukça fazla...
Bugünlerde Ankara’yı mesken tutan bazı aday adayları genel merkezde başta genel başkan olmak üzere partinin üst yöneticilerini etki altına almak için her türlü yolu deniyor.
Kimi aday adayı, üyesi olduğu hemşehri derneğine, kimi etnik kökenine veya mezhebine güveniyor.
Kimi kadın derneklerini arkasına alıyor, kimi ise üyesi olduğu meslek odasına, sivil toplum örgütüne güveniyor.
Aday adaylarına destek verenler, parti genel merkezlerini faks ve elektronik posta yağmuruna tutuyor.
Oysa...
Ülkeye demokrasiyi getirme vaadinde bulunan siyasi partiler, demokrasiyi içlerine sindirip üye veya delegelerinin önüne sandığı koyup ön seçim yapmış olsa, kimse Ankara’da karargah kurma ihtiyacı duymazdı.
Siyasi Partiler ve Seçim Yasası’nı bahane gösteren kimi siyasilerin ekmeğine de işte böyle sıkışık seçim takvimleri yağ sürüyor.
Listeye girme umudu taşıyan aday adayları da nedense seslerini pek çıkarmıyor.
Ama...
Asıl kıyamet, listeler açıklanınca kopacak gibi görünüyor.
Sonuç olarak; demokrasi sadece ülkede değil, partide ve ailede de egemen kılınmalı, yaşam biçimi olmalı.
İzmir’deki ‘korku tüneli’nden, ülkedeki ‘korku imparatorluğu’na...
AKP İzmir İl Başkanı Ömer Cihat Akay, geçen hafta içinde EBSO Başkanı Ender Yorgancılar’ı ziyaretinde ‘Mahalle baskısı’ndan söz etmiş.
Akay’ın özellikle din sosyolojisi üzerine çalışmaları ile tanınan Şerif Mardin’in dört yıl önce “Muhafazakârlığın topluma yayılmasıyla birlikte dini bir yaşam tarzını benimsemeyenlerin dışlanma korkusuna” dikkat çekmek için kullandığı “mahalle baskısı” kavramına değinmesini doğrusu biraz yadırgadım.
Akay, “İzmir’de bize karşı mahalle baskısı var. Biz de İzmir’de partimize karşı oluşturulan korku tüneli algısını yıkmak için çalışıyoruz. İzmirliler özel hayatlarına müdahale olacağı endişesi ile Ak Parti’den uzak duruyor.‘Ben Ak partiye oy verirsem benim özel hayatıma, içkime karışır, akşam rakı balığıma karışır’ diyor. Böyle bir şey yok” diyor.
Oysa...
Ankara’da alkollü içki sattığı için zabıtaların büfeciye baskı yaptığını, hatta dayak attığını sanırım bilmeyen yok.
Yine...
AKP’li belediyelerin başta olduğu bir çok kentte ‘kırmızı çizgili’ özel alanlar oluşturulduğunu duymayan kalmadı sanırım. Ve yine Anadolu’nun bazı kentlerinde özellikle Ramazan ayında açık tek bir lokanta bulmanın imkansız olduğunu sanırım söylemeye gerek yok.
İzmir’de AKP’ye karşı ‘korku tüneli’ algısından bahseden Akay, keşke son yıllarda ülke genelinde yaşanan ‘korku imparatorluğu’ndan da birazcık söz etseydi...
BİRAZ GÜLELİM
Siyasetçiye güvercin benzetmesi
KONAK Meydanı’nda güvercinlere yem atan vatandaşın biri arkadaşına şöyle diyordu: “Şu güvercinlere ne zaman yem atsam, siyasetçileri hatırlıyorum.”
Arkadaşı “Neden?” diye sorunca şu yanıtı aldı: “Neden olacak, yerde dolaşırlarken elimizden yiyorlar, havalanınca kafamıza yapıyorlar...”