Wallpaper ve Monocle dergilerinin yaratıcısı, yaşam stili gurusu Tyler Brûlé Gayrimenkul Zirvesi için İstanbul’daydı. Peki ama "Geleceğin Marka Şehirleri"ni anlatan Tyler Brûlé, bize neler hatırlattı?
On iki yıllık Monocle dergisinin kurucusu, Wallpaper dergisinin yaratıcısı Tyler Brûlé bu hafta İstanbul’daydı, Gayrimenkul Zirvesi için.
‘Geleceğin Marka Şehirleri’ni anlattı. Çok değil, kısa bir süre önceye kadar “Tyler Brûlé İstanbul’da” diye yer gök inlerdi. Çünkü Brûlé bir dergi markasının dergicilikten ne kadar öteye gidebildiğini ve nasıl bir basın devi yaratılabileceğini gösterdi. Bunu tamamen bağımsız yaptığı için, derginin büyük bir kısmını advertorial’lara ayırdı; seçtiği şehri, markayı popüler hale getirmeyi başardı. Ajansı Winkreative’in müşterilerini zaman zaman kayırdı, buna rağmen dergiyi ve düzenledikleri etkinlikleri o kadar iyi paketleyerek sundu ki Monocle Cafe’den Monocle 24 Radio’ya, hatta dergiyi okumaktan çok elinde Monocle çantasıyla dolaşmaktan hoşlanan bir kitleye de hitap etmeyi başardı.
Şimdi rezidans projesiyle karşımızda
Müthiş bir pazarlama zekası var ve bunu yaparken de son derece rafine duruyor. Belli bir kesim onun dergilerini kutsal kitap olarak kabul ediyor, her önerdiğini denemeye çalışıyor. 5-6 yıl önce olsaydı herkes Ai Weiwei sergisindeki gibi Brule ile selfie çektirmekten kendini alıkoyamaz, marka sahipleri, tasarımcılar yaptıklarını Monocle’da anlatabilmek için sıraya girerdi. Oysa bu kez öyle olmadı, çünkü Tyler Brûlé ve Monocle dijital çağa ayak uydurmak yerine, geri planda kalmayı tercih etti. Dergilerden arzu nesnesi yaratmayı bilen biri Instagram’da da harikalar yaratabilirdi, ama istemedi. Hatta 10 yıldır köşe yazarlığı yaptığı Financial Times’a da geçen kasımda veda etti, iki gökdelen hikayesi anlatarak. Vedasında da “Bu gazetede artık beni başka haberlerde görebilirsiniz” dedi, emlak sayfalarına bir gönderme yaparak. Monocle, dergi ve radyodan sonra kıyafet, aksesuar, parfüm, kafe gibi yan markalarıyla da karşımıza çıkıyordu.
Şimdiyse Brûlé’nin bir yaşam stili markasına dönüştürdüğü Monocle, Hong Kong ve Tokyo’da iki büyük rezidans projesiyle karşımıza çıkıyor. Dergide vâdedilen hayatları yaşamak isteyenler bu binalarda ev sahibi olmak için can atıyor. Ev fiyatları da Monocle markasıyla fırladıkça fırlıyor. İşte bir yanda “Geleneksel medya gücünü ve reklamlarını kaybediyor” tartışmaları yapılıyor, bir yanda da geleneksel medyanın asla bitmeyeceğine inanan ve Wallpaper ile Monocle dergilerini sıfırdan yaratan Tyler Brûlé, Monocle ile bir tek dergiden emlak krallığına doğru geçiş yapıyor. Nedeni basit, artık geleneksel medyada da kendi güvenilirliğinizi, kendi markanızı kendiniz yaratıyorsunuz. Bunu başarabilirseniz gerisi geliyor. Medyaya güvenin ne kadar azaldığı araştırmaları yapılırken hâlâ bir medya markasının binalarında astronomik fiyatlara ev sahibi olmak isteyenler varsa aksini iddia etmek mümkün değil.
Yeni lüks: İstikrar ve güvenlik
“Gelişmesini heyecanla takip etiğim şehirlerin başında İstanbul geliyor” dedi Brûlé, Gayrimenkul Zirvesi’nde. Peki ama geçen yıl Londra’da konuştuğumuzda neler demişti İstanbul hakkında? İstanbul’un “mutlaka görülmesi gereken şehir”den tehlikeli şehir haline gelen, yurt dışındaki algısını konuşmuştuk uzun uzun. “Bu algıyı değiştirebilmek, bir düğmeyle açıp kapamak mümkün değil. Zihniyet meselesi bu” demişti. Sonra da eklemişti: “Türkiye şu anda bulunduğu yer yüzünden de zor günler geçiriyor. Londra’da oturup 'Türkiye nasıl olmalı' sorusuna cevap veremem tabii. Ama ben daha modern haline dönmesini isterim, diğer tarafa giderse kötü. Bence her şeyin merkezinde geçmişten ders alıp Atatürk ilkelerini benimsemek ve en önemlisi laik kalmak yatıyor. Çünkü İstanbul farklı medeniyetlerin, ideolojilerin merkezi, bir arada olabildiği bir şehir. Son 15 yılda daha da uluslararası olmuştu, kültür sanat, moda, turizm alanlarında gelişmişti. Hatta bölgesel bir merkez oldu; Atinalıların, Beyrutluların hafta sonu destinasyonu oldu. Şimdi her şey bıçak sırtında, oteller, restoranlar zor durumda. Şu anda İstanbul için sihirli iksir yok”. “Paris’e gittiğimde kendimi güvende hissediyor muyum, polisler, askerler, tanklar arasında? Hayır, İstanbul’da da öyle. İstanbul için iyi haber, İstanbul artık yalnız değil, Fransa’da da Almanya’da da terör var. Bunun için ülkelerin güvenlik ve istihbarat meselesini çözmeleri gerekiyor, turizm tanıtımlarından önce” diye devam etmişti. “Yeni lüks, güvenlik mi?” diye sorduğumda “Evet, istikrar ve güvenlik” demişti. “Terör eskiden de vardı ama güvenlik güçleri ya da hükümet hedef alınırdı, şimdiki gibi sokaktaki vatandaş değil. Avrupa’da en güvenli yer Lizbon, bu yüzden yükselişte”. İşte tam da bu yüzden Lizbon, Brûlé’nin geleceğin marka şehirleri listesinde.