Yaz şimdi başlıyor.
Ne okulların kapanması, ne havaların dayanılmaz derecede ısınması hiçbir şey bu yıl yaz tatilini başlatamadı.
Ta ki düne kadar.Seçimlerin yenilenmesi nedeniyle İstanbulluların çoğu İstanbul’daydı, şehirlerine sahip çıkmak, vatandaşlık görevlerini yerine getirip oy haklarını kullanmak için.
Hafta sonu havaalanları, yollar her yer tıklım tıklımdı ve ilk defa kimse kalabalıktan şikâyet etmedi.
Tam aksine, iyi ki herkes şehirde diye sevindi.
Sonuç, yüksek katılımlı demokratik bir seçim oldu.
İstanbul’a çok yakıştı.
Kaybedenin olgunlukla kazananı tebrik ettiği, kazananın olgunlukla herkesi kucakladığı manzara iyi geldi hepimize, birlik ve beraberliğin önemini daha da derinden anladığımız bugünlerde.
İstanbul seçimlerini sadece biz İstanbullular değil, yabancılar da ilgiyle takip etti.
İstanbul tekrar yükselişte haberleri boşuna yapılmıyor, şehrimize gerçekten müthiş bir yabancı turist ilgisi var.
Bkz. Matthew McConaughey.
Sevgili Saffet Emre Tonguç, hem Oscar’lı hem Altın Küre ödüllü bir Hollywood yıldızını gezdiriyorum dediğinden beri merakla bekleniyordu kim olduğu.
Sonunda Saffet açıkladı, merak edilen isim Matthew McConaughey çıktı. McConaughey’nin yaz tatili için dünyanın her yerini tercih edebilecekken İstanbul’u tercih etmiş olması sevindirici.
Saffet’le olan fotoğraflarına bakınca ise söylemeden geçemeyeceğim, görüntüsü ve duruşuyla Saffet, sıradan bir Kaliforniyalı sörfçü gibi dolaşan McConaughey’i bile gölgede bırakmış.
Acı bir kayıp
Dün Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayımladığı ‘Hakkı Martı için başsağlığı’ mesajı posta kutuma düştüğünde bir kez daha yüzüme vurdu, hayatımda tanıdığım ilk gazeteciyi, sevgili dayımı kaybettiğimiz.
Gazeteciliğe 1961 yılında henüz 18 yaşındayken Hürriyet gazetesinde başlamış, daha sonra Günaydın ve Milliyet gazetelerinde uzun yıllar çalışmış, yıllarca Yazı İşleri masasında sayısız manşete, habere, sayfaya imza atmış.
Ama tüm bunları yaparken her zaman iyi kalabilmeyi başarmış ki bu gazetecilikte zordur.
Sadece biz ailesinin değil, çocukluk arkadaşlarından çalışma arkadaşlarına tanıyan herkesin çok sevdiği özel biriydi.
Çok bilgili olmasına rağmen hiçbir zaman bununla övünmeyen, kimseye tepeden bakmayan, herkesi olduğu gibi kabul edebilen çok nadir insandan biriydi. Çocukluğum boyunca anlattığı gazetecilik anıları hiç şüphesiz bende büyük bir iz bıraktı, daha ilkokuldayken gazeteci olmaya karar vermeme belki de neden oldu.
Tam 10 yıl önce, yıllarca dayımdan dinlediğim, harika gazetecilerin büyük emek verdiği gazetede, Milliyet’te çalışmaya ilk başladığımda işte en çok da bu yüzden onur duydum, bu kadar değerli gazetecilerin mirası olduğu için.
Böyle acı bir kayıp yaşadığınızda diyecek bir şey kalmıyor geriye, ‘Hep kalbimizdesin’den başka...
Özay Şendir
Bir kapak, iki bakış açısı…
23 Şubat 2025
Abbas Güçlü
Adana, Çukurova Üniversitesi ve gelecek?
23 Şubat 2025
Zeynep Aktaş
Risk iştahı zayıf TL’ye ilgi sürdü
23 Şubat 2025
Ali Eyüboğlu
Türklerle ‘yapay zekâ’ araştırması
23 Şubat 2025
Güldener Sonumut
Trump, Avrupa Güvenlik Konseyi ve Türkiye
23 Şubat 2025