Hüseyin Çağlayan’ın, İstanbul Bienali’yle eş zamanlı olarak açılan, Pilevneli iş birliğiyle gerçekleşen Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki sergisi “Souffleur” 29 Ocak’a kadar uzatıldı.
Bugün saat 16.30’da sergi kapsamında sanatçının katılımıyla bir söyleşi gerçekleşecek.
Hüseyin Çağlayan gazeteci Evrim Altuğ’un sorularını yanıtlayacak.
Söyleşide sanatçının moda, sinema, belgesel, enstalasyon, sahne sanatları gibi tüm yaratıcı süreçlerine odaklanılacak.
Sakıp Sabancı Müzesi Konferans Salonu’nda ücretsiz olarak izlenebilecek söyleşi, eş zamanlı olarak SSM’nin Instagram hesabından da yayınlanacak.
Peki ama bu söyleşiden önce görmeniz gereken sergi hakkında bilmeniz gerekenler neler?
Sergi, Hüseyin Çağlayan’ın bedeni ve modern antropolojiyi bir çıkış noktası olarak aldığı ve tarihsel olayların tüm görünmez etkileriyle birlikte günümüzde medyanın neden olabileceklerini incelediği yeni üretimlerinden oluşuyor.
Sunulan üç eser serisi; popüler kültürde sıkça rastlanan ve eleştirilen “özenme” kavramından esinlenen ‘Pre-tension’ (Özenme), günden güne artan “dijital soyutlanmayı” protesto eden ‘Fake Celebrations’ (Sahte Kutlamalar) ve tarihte Batı tarafından sömürgeleştirilmiş etnik grupların dans ve bedensel hareketlerini konu alan Post-Colonial Body’den (Sömürgecilik Sonrası) oluşuyor.
Hüseyin Çağlayan’a göre enstalasyonlarda yer alan her obje, bahsedilen konularda boşlukları doldurarak “suflör” görevi görüyor.
Ayrıca Hüseyin Çağlayan tarafından tasarlanıp yönetilen ‘Gravity Fatigue’ (Yerçekimi Yorgunluğu) adlı performansın filmi ise, sanatçının ilgi alanları olan kimlik, bedensizlik, göç ve metamorfoz gibi birçok konuyu içeriyor.
Evet, Hüseyin Çağlayan’ı moda tasarımcısı olarak tanıyoruz.
2000’de sonbahar-kış defilesinde sehpayı eteğe çevirdiği koleksiyonuyla moda tarihinde kendine önemli bir yer edinmişti.
Kendisi artık bu sehpa etekten hiç söz etmek istemese de hâlâ tüm tasarımlarında transformasyon öne çıkıyor.
Sadece modada değil, tasarladığı yemek takımlarının bile merkezinde transformasyon var.
Sanat eserlerine gelince, 2005’te Venedik Bienali’nde Tilda Swinton’la yaptığı “Olmayan Var Olma” adlı video çalışması hala çok net aklımda.
Bennu Gerede’nin yer aldığı filmden Sertab Erener’le yaptığı “Üzgünüm Leyla” enstalasyonuna birçok işini biliyoruz.
Hüseyin Çağlayan müthiş bir yetenek, bağımsızlığını koruyarak 29 yıldır global moda dünyasında ayakta kalmayı başarabilmiş sayılı tasarımcıdan biri. İngiltere’de yaratıcı endüstriye katkıları nedeniyle daha 36 yaşındayken Kraliçe Elizabeth’ten MBE nişanını almasına, Rihanna’dan Lady Gaga’ya birçok yıldızı giydirmesine rağmen hâlâ çok mütevazı.
Marc Newson, Thomas Heatherwick ve David Adjaye gibi değerli isimlere de verilen Londra Tasarım Madalyası’nın da sahibi aynı zamanda.
“Bir moda tasarımcısından disiplinler arası bir isme dönüştü” diye özetliyor Wallpaper dergisi Hüseyin Çağlayan’ı.
Hüseyin Çağlayan şimdi dünyanın önde gelen üniversitelerinde ders veriyor, Uzakdoğu’da önemli markalarla iş birlikleri yapıyor.
Çağlayan’ın İstanbul’daki son sergisi “Souffleur”, sanatçının çok yönlü yeteneğini görmek için önemli bir fırsat.
Hatırlatalım, sergi 29 Ocak’a kadar SSM’de görülebilir.