Merkür’ün düzelmesiyle sosyal hayat gündemimiz de düzeliyor. İşte bu yaz temmuz sonu itibarıyla en çok konuştuklarımız…
Bodrum ve Çeşme’nin pahalılığı: Evet, nasıl her yaz “Bodrum mu Çeşme mi daha popüler?” tartışmaları yapıyorsak, pahalılıktan da şikayet ediyoruz. Ama doğrusu hiçbir zaman Bodrum ve Çeşme’de ev sahipleri bu kadar evlerine kapanmamıştı. Şimdi Bodrum ve Çeşme’deki mekanlarda görülen kalabalık daha farklı bir kitle, hatta Bodrum’da daha çok yabancı turist dikkat çekiyor.
İç hat uçuşlarında yer bulunamaması: Eskiden hafta sonu uçaklarında yer bulunamazdı, cuma akşam gidiş pazar akşam ya da pazartesi sabah uçakları dolu olurdu. Şimdi ister hafta içi ister hafta sonu gidin fark etmiyor, sabahın köründeki uçaklar da gece yarısı uçakları da dolu. Üstelik online check-ininizi yapıp da uçuş kartınızı telefonunuza indirmediyseniz 45 dakika önce havalimanına gittiğinizde yerinizi kaybettiğinizi ve bir stand-by yolcuyu sevindirdiğinizi de öğrenebilirsiniz, dikkatli olmak lazım.
Bebek Oteli’nin yeni kuralları: Uzun zamandır satıldı satılacak, kapatılacak ev yapılacak gibi söylentiler vardı Bebek Oteli için. Çeşitli alıcılar ortaya çıktı, daha sonra çoğu vazgeçmek durumunda kaldı, ev sahibinin 3 odayı kendine tutmak istemesi nedeniyle. Neyse ki Muzaffer Yıldırım yılmadı ve yılların Bebek Oteli’ni The Stay otellerinin bünyesine kattı. Adını The Stay’e değiştirmeyerek, “Bebek Hotel” markasını koruyarak da büyüklük yaptı. Malum, Bebek Oteli İstanbul’un simgelerinden biri. Ama yenilerek açıldığından beri tepkiler aynıydı: “Kıyafetimiz uygun mu, kapıda sorun çıkar mı, çocuk almıyorlarmış, servis çok kötüymüş aç kalırız vs...” Hatta bir söylentiye göre yemeğe giden kalabalık bir grup, yemek öncesi bir kahve ısmarlayınca “Kahve servis edemiyoruz, yemek siparişi vermelisiniz” diye uyarılmış, önce kahve içip sonra yemek yiyeceğiz demelerine rağmen kahvelerine kavuşamamışlar. Böyle ufak tefek aksiliklere rağmen Mahmut Anlar’ın dokunuşuyla otelin giriş katı da, terası da çok güzel olmuş.
Boğaz trafiğinde Oligark etkisi: Doğrusu adı bile ürkütmeye yetiyor. Neden bir restoran-gece kulübü böyle bir isim seçer diye düşünmemek elde değil. Yine de bir zamanların Reina’sı gibi İstanbul turizmine katkısı olacak bir yer, konum itibarıyla Oligark. Üstelik Reina’nın tam dört katı büyüklüğünde. Bir de deniz üzerindeki deniz ürünleri restoranı Ringa ve Ali Ocakbaşı’nın kulübün diğer bölümlerinden ayrı bir girişe ve havaya sahip olması nedeniyle hiç ummadığınız isimlerle de Oligark’ta karşılaşabiliyorsunuz. Boşuna Boğaz hattındaki taksi şoförleri “Biz bu yaz Oligark’a çalışıyoruz” demiyor.
Aman da Bravo’nun Bodrum’da açılması: Başka hiçbir restoranın Bodrum çıkarması İstanbulluları bu kadar sevindiremezdi. Melis Korkud ve İnanç Baykar’ın Aman da Bravo’su Yalıkavak’ta Boho Hotel’in içine yerleşti ve iyi yemek ve kalite sevenleri buluşturdu.
Feriye’nin sosyal hayata katılması:
İstanbul’un en güzel manzarasına ve tabii konumuna sahip olup bu kadar yıl değerinin bilinememiş olması çok yazık bir yer Feriye. Feriye Sarayı denince ya herkesin aklına daha önce burada katıldığı düğünler geliyordu, ya Vedat Başaran’ın ağır lokantası ve nefis yemekleri ya da sineması. Şimdi ise Feriye yeni haliyle gençleşti, modernleşti, günümüze ayak uydurdu. Restoranı da kafesi de son derece başarılı. Yazlık açık hava sineması da çok seviliyor. Ayrıca gelecek programda birçok etkinlik de var. Tabii bütün bu olumlu gelişmede Babylon ve Zorlu PSM’den tanıdığımız Elif Erdost’un ve Gram’dan tanıdığımız şef Esra Acar Koç’un da etkisi çok.
Soho House’un Scorpios’u alması: Biz Türkler açıldığı gün keşfetmiştik Scorpios’u. Mikonos’a yeni bir soluk getirdiği için ve belki de ilk defa bu kadar zevk sahibi bohem ama şık bir yer olduğu için çok sevmiştik. Şimdi Scorpios’un İstanbul’a da yatırım yapan Soho House ailesine katılması Mikonos severler için sevindirici.
Alaçatı’da Cahide etkisi: Önce itiraf etmeliyim, Cahide’yi çok severim, Tepebaşı’nda ilk açıldığı zamandan beri. Ama Alaçatı’da Alavya kadar özel bir otelin tam yanında açılması ve ‘Alaçatı 75 desibel’ hareketini başlatan Alaçatılıları gürültüsüyle bezdirmesi üzücü. Gece hayatı köyün içinde olunca komşuları da düşünmek gerekiyor ister istemez. Sonra üzülüp duruyoruz, hiçbir yer sevdiğimiz haliyle kalmıyor diye.
Neolokal’in dünyada yükselişi: Maksut Aşkar’ın Neolokal’i ‘En iyi 100 restoran’ tarafından listeye alındı. Listede Türkiye’den iki restoran dikkat çekiyor, 52. sırada Mikla ve 110. sırada Neolokal.
Özay Şendir
Bir kapak, iki bakış açısı…
23 Şubat 2025
Abbas Güçlü
Adana, Çukurova Üniversitesi ve gelecek?
23 Şubat 2025
Zeynep Aktaş
Risk iştahı zayıf TL’ye ilgi sürdü
23 Şubat 2025
Ali Eyüboğlu
Türklerle ‘yapay zekâ’ araştırması
23 Şubat 2025
Güldener Sonumut
Trump, Avrupa Güvenlik Konseyi ve Türkiye
23 Şubat 2025