Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dünyanın en önemli sanat ve mimarlık okullarından Royal Academy of Arts’ın 250. yılını kutlayan yaz sergisinde eserler kadar dikkatimi çeken ne?

Londra’nın en önemli sanat ve mimarlık okullarından Royal Academy of Arts’ın “Everything Must Go” başlıklı 250. Yaz Sergisi’ni geziyorum önceki gün. Dile kolay, 250 yıllık bir geçmişi var serginin. Kabul etmek lazım, sanat eserlerinden çok mimari projeler ilgimi çekiyor. Tabii bunda yanımda Frank Gehry’den Zaha Hadid’e çok değerli mimarların büyük projelerine imza atmış mimar Saffet Kaya Bekiroğlu’nun olmasının etkisi de çok.

Haberin Devamı

250 yıllık sergiye Türkiye’den destek

Her projeyi dikkatle inceliyoruz, benim en çok beğendiğim yakın zamanda tanıştığım Thomas Heatherwick’in Google projesi oluyor. Sanat eserleri içinde ise çok farklı malzemeler kullanılmış, yumurta kabuklarından, kırık seramik fincanlarından yapılan heykellere kadar birçok şaşırtıcı ama pek de etkileyici olmayan malzeme var. Aydınger kağıdından yapılan bir eseri beğeniyorum. Eserlerin çoğu satılmış, çok edisyonu olanların yanındaki minik kırmızı noktaları saymak bile mümkün değil.

Mimari alanındaki ödüle adını vermiş

Sergiyi gezerken üç yıl önceyi hatırlıyorum. Royal Academy of Arts’ın tarihi binasının önünde bir köşeye kurulmuş dev bir sosyalleşme alanı vardı. Yorulan turistler burada soluklanıyor, öğrenciler burada kahvelerini içiyor; sigara molası verenler burada sohbet ediyordu. Peki ama bir Londra sokağında olanlar bizim için neden bu kadar önemliydi? Çünkü bir “İstanbullu refleksi sonucu” oluşmuştu bu alan.

So? Mimarlık ve Fikriyat’ın yaratıcıları Royal Academy of Arts’ın Türk Seramik Tanıtım Grubu (Turkishceramics) desteğiyle düzenlediği yarışmaya katılmış. Birçok aday arasından, Kalebodur’un en ince ve en büyük ürünlerinden yaptıkları “Beklenmedik Tepe” (Unexpected Hill) projesiyle birinci seçilmişlerdi. “Ayaküstü kamusal alan eksikliğini fark etmek ve seramiği bunun için kullanabilmek sayesinde” diye anlatmıştı So? Mimarlık ve Fikriyat’tan Sevince Bayrak.

Sevince Bayrak ve Oral Göktaş’ın başka işlerini de daha önce görmüş olabilirsiniz. Bir örnek: İstanbul Modern’deki “Göğe Bakma Durağı”. Londra’da ise yılların akademisinin hiç kullanmadığı bir alanı bir anda en çok kullanılan alanlardan birine dönüştürmüşlerdi. Ayrıca Avrupa Birliği tarafından Avrupa’nın en genç 100 yeteneğinden seçilen Tamer Nakışçı’nın yaptığı interaktif seramik duvar da burada görülmeye değer işlerdendi.

Haberin Devamı

250 yıllık sergiye Türkiye’den destek

Türk Seramik Tanıtım Grubu, dünyanın en önemli sanat ve mimarlık okullarından Royal Academy of Arts’ın destekçilerinden olmuştu üç yıl önce. Şimdi kataloğa bakıyorum, Türk Seramik Tanıtım Grubu 250. Yıl Sergisi’ne de destek olmuş, mimari alanındaki ödüle adını vermiş. Bu sadece maddi bir destek değil, aynı zamanda Türk seramiğinin iyi bir malzeme olması açısından da değerli. Zaten bu yüzden Royal Academy of Arts iletişime geçmiş Türk Seramik Tanıtım Grubu’yla, dört buçuk yıl önce Clerkenwell Design Week’te gördükleri Türk seramiği enstalasyonundan sonra. Tanıtım gruplarıyla ilgili gelişmeleri takip etmek zor, bundan sonra bu işbirliği ne kadar devam edecek bilmiyorum. Ama doğrusu Royal Academy of Arts’ın sergi kataloğunda Türkiye’nin ödülünü görmek gurur veriyor...

Haberin Devamı

“Düşler Ülkesi: Troya”

Tesadüfen tam da aynı gün, Çanakkale’de Piri Reis Müzesi’nde Türk seramiklerinin öncüsü Kale Grubu’nun katkılarıyla gurur verici başka bir sergi açılıyor: “Düşler Ülkesi: Troya”. Dünyanın en önemli antik kentlerinden biri Troya. UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmesinin 20. yıldönümünde, yeni nesil sanatçıların güncel bakış ve yorumları sergileniyor burada. Etnik Popüler Sanatları Koruma ve Geliştirme Derneği (EPOS 7) ile yeni nesil sanatçı platformu BASE işbirliğinde. Bu sergiyi ilk fırsatta gezmekte fayda var...