Genele yayılmış o günü, bu günü, şu günü taraftarı olmadım hiç bir zaman...
Kutlamadım da..
Tek bildiğim doğum günleri ve evlilik yıldönümümdür.
Gelgelelim ki, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne bakış açım pek de böyle değil mirimm...
Yani kadın olmam nedeniyle güne duyduğum sempati bir yana, ne çok ihtiyacımız var 8 Mart'a aslında... Ya da nice 8 Mart'lara...
Herşeyin bi sebebi, her sebebinse bir hayrı olduğuna inanırım...
Bunu bilmek öyle bi güç veriyor ki insana, tevekkülü en tepede, huzurla yaşıyorsun...
Beklemenin, bekleyişin, her bir dar yolun geniş bir avluya çıkacağına işaret olduğunu çoktandır tecrübe ettim.
Girdiğimiz dar ve dik yokuşları, var oluşumuzun hatırlatılması olarak görürüm hep. Aynaya bir kez daha bakmamı ve eksik kalan şeyleri tamamlamamı sağlar.
Bundandır ki, 2019'a her zamankinden daha çok umutla bakıyorum.
Bundandır ki, 2019'a her zamankinden çok daha fazla görevler verdim...
Hepimizin kendimize göre yüklediğimiz görevler var değil mi yeni yıla? Kimimiz para, kimimiz huzur, kimimiz koca, kimimiz sevgili, kimimiz iş ama çoğumuz sağlık diliyor...
Her sabah uyandığı için şükreden, yeni güne hayır dileyerek başlayan bilir, farkındadır.. Önce sağlık.. Öyle lafta değil ha! (evet ha!) ayakları yere basarcasına sağlık...
Yılların yaşanmışlıkları fazlalaştıkça, biriken anları nereye koyacağını bilemezsin...
İşte tam da bu yüzden ya anı biriktir-me, ya da kiminle biriktirmek istediğine iyi karar ver!
Evlen, mutlaka..! Çoğal, çoğaldıkça gül, güldükçe karış, karıştıkça kaybol bütün renklerde...
Mesela şeyle evlen;
Senin için senden önce ihtiyaçlarını keşfeden biriyle… (Bak bu önemli sevgili okur)
Ne biliyim mesela, sen daha yeni üstüne başına bişiler almışken ve düşünmüyoken, mağazanın içinden elinde reddedemeyeceğin o elbiseyi sana göstermeye çalışma çırpınışıyla yakala mesela onu..
İşten geldiğinde peynir torbasına bağlanmış bir balonla çalsın kapıyı…
Önemli bir gün olmadan sen yokken her yer notlarla donatılmış olsun… Sen işten geldiğinde evde ayak bastığın her adımın neşeyle dolsun:) Buzdolabının içi, ekmek torbası (Ekmek torbası mı kaldığğ yaağğğğ demeyin bizde vağğğğr), elbise dolabın, avize üstü, kapı yanı, WC :), duvar, yastığının üstü (bla,bla,bla)
Anneliğin sadece vicdandan ibaret olduğunu düşünenler!!! Lafım size ağalar.
Şaka mı yapıyorsunuz siz Allah aşkına?!?
Alya'nın emzik bıraktığı ilk gece onunla birlikte ağladığımı mı düşünüyorsunuz? (Deli gibi ağladım)Ne yani, emziksiz uykuya dalış saati sabaha karşı 04:30 diye ve nasıl uykuya dalacağını bilmiyor diye ve üstüne üstlük neye ağladığını da anlayamıyor yavrucak - :( - diye üzüldüğümü; ya da hayır hayır kahrolduğumu falan mı düşünüyorsunuz? (tam olarak kahroldum )
Bebekliğinden beri sarf ettiğim;
''Öhömm ben Alya 2 yaşına geldiğinde odasını ayıracağım''
''Öhömm 0-2 bağlanma, 2-4 ayrılma dönemidir aarkaaaşlar. Alya' nın gidişatına göre odayı yakın zamanda ayırıcam. Nokta''(Alya 1,5 yaşında)
Ben : Aaa sizin çocuk hala sizle mi yatıyooğaaa? şeklinde yayık ayranı kıvamında sormak kaydıyla şaşırdığım aileler olmadı değil. (Çocuğu 2,5 yaşında)
-Naptın Budi ayırdın mı odayı?
İki sene olmuş buraya anı bırakmayalı... Bırakılmayan anılar kendi içinde dolup taşmışlar. Meydanlarda olan süs havuzundaki su misali püskürüverıyorlardı ki artık "yaz" Budi dedim.. (Aslında dediler) =)
Alya Ekim'de 3 yaşına basacak. Bense bastığı yerleri tek tek neredeyse yalayacağım :) Bu evlat nasıl bir şeydir hala idrakına varamadım ve sanırım varamayacağım. Her saniyemiz şaşkınlık, gurur, kahkaha, tebessüm, sevinç gözyaşlarıyla dolu neredeyse...
Şaşkınlık: Harf ve sayıları gösterdiği ilk an (Anne bak 4, Anne bak M )
Gurur: Parkta toprakla oynarken yanına yaklaşan küçük kıza "istersen sen de benimle oynayabilirsin"
Gurur 2 : Kendi başına donunu indirdiği ilk an!!! Gülmeyin ana olunca anlarsınız. Anayım Ben! Net!
Bunu anlatmazsam çatlarım.
Alya'nın tuvalet eğitimine Ramazan ayının ilk günü başladım. Üç gün açbilaç (oruçluyum susun) bi başıma, tek başıma, sadece kendim, evde tek olduğumu sölemiş miydim? çaresiz ama güçlü, hırslı ama korkak, aksi ama nalet, tek başıma (az önce de yazmışsın Burcu) / (Olsun tekim ben) üstesinden gelmeye çalıştım. Dördüncü gün sevgili kocacığım iş seyahatinden döndü. Biz akşam iftar sofrasında gırtlak savaşı verirken, sevgili yavrum
Olabildiğince haber izlemekten, dinlemekten, görmekten, duymaktan, okumaktan kaçıyorum. Öyle ki zaten iyiye gitmediğimizi bildiğim şu dünyada hayal dünyamı dahi zorlasam aklıma gelmeyecek şeylerin olduğuna rastlıyorum istemeden...
Geçenlerde bi arkadaşım çocuklarının resmini paylaşıp altına, "keşke daha samimi ve güzel ortamlarda büyüyebilseniz" diye bir şey yazmış. Dedim ki, öylesine depresif, hasta ve sapkınca yaşanıyor ki, buna rağmen beğenmediğimiz bugünümüz için çocuklarımız yarın " ah nerede o eski günler" diyerek bu zamanları yad edecekler...ne yazık ki... Siz düşünün gerisini...
Boşuna uğraşmayın Kuantum Muantum hak getire.
Eee o zaman nereye doğru gidiyoruz?
Daha fazla ne olabilir demeye korkuyorum..
Tesadüfen rastladığım bir haberde, bir hemşirenin yoğun bakım odasında arkada canıyla cebelleşen hastalarla selfie çektiğini ve bunu abuk sabuk yorumlarla yayınladığını okuyorum.. Yaptığı açıklama ise "cahilliğime verin"...
Vermiyorum arkadaş...
Ne cahilliği...
Tarih: 14 Ekim 2015...
Yine bir doktor kontrolüydü ve tek değişiklik iki gündür çektiğim bel ağrılarıydı. Odaya girdiğimde yüzümdeki ekşimik surat ifadesiyle doktor bir şeyler çaksa da henüz bana hissettirmemeye çalışıyordu.
-Uzan bakalım şöyle, ağrın mı var?
Evet iki gündür belim ağrıyor, bide sancım başladı hafiften.
-Hmm du bakalım.
- Burcu' cum bebek geliyor seni doğum odasına alalım.. Sen nerdeyse evde doğum yapacakmışsın, nası anlamadın valla helal olsun.
Neeehh doğum mu olucak?
Ne doğumu?
Küçüklüğüm, hatta gençliğim şu sözle geçti.
"Anne olunca anlarsın"
Herkes tutturmuş gidiyo.
"Ana ol görücem ben seni"
"dur dur, şimdi sana komik geliyor ama anne ol o zaman sorucam sana"
"E tabi anne olunca anlıcan"
Ayol nedir bu kadar anlamadım ki. Hayır anlaşılmayan ne yani, bi onu diyin bana anliyim.
Neysee yıllarca bekle, büyüüü, bi o yana bi bu yana savruulll derkennn,,