Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Doğru haber şöyle olmalıydı: Ümit Davala hâlâ kimseyi dövmedi. Dövdüğüne değil, dövmediğine şaşırmalıydık. Sonra İzmir... Herkes için belki bu haber, ama bana göre "Ya işte, gördünüz mü naber!". Kısa kesti Allah’tan. Ara verip, tekrar dövebilirdi. Ya da eşek sudan gelinceye kadar. Ya da kaset eline gelinceye kadar. Ya da dövdürtebilirdi. Sonra araya girip ayırır, sempati bile toplardı. Ya da, ya da, ya da...
Diyarbakır’dan Galatasaray aktarmalı Milan’a gitti diye onun hikayesini beş kuru kelimeyle beş saniyede anlatabiliriz de. Almancı’nın bilmem kaçıncı kuşağından Türkiye’ye, Güneydoğu’suna. Oradan İstanbul is İstanbul. Oradan da İtalya’nın kuzey batısına. Üstelik gece yatısına. Ne demiş adam, belki de dememiş: "Dünya çapında olmak isterim tabii, ama kaldırabileceksem eğer".
İlk Milanlı Turco, ilk UEFA şampiyonu Galatasaraylı, ilk Süper Kupalı, ilk Dünya üçüncüsü Milli Takımlı, ilk üstün hizmet madalyalı... Soruyorlar sokaklara ismi verilen biri adam döver mi? Ben de soruyorum, her an adam dövebilecek duruma getirilmiş birinin ismi sokaklara verilir mi? Gerçi o sokaklara kimlerin ismi verilmedi ki. Veya kimlere "Türkiye seninle gurur duyuyor" diye bağırılmadı ki!
Mesela bir soru daha... İtalya’daki en kısa, en kıpkısa iki bizim Interli niye en uzun, en upuzun gibi giyinmişlerdi, gittiklerinin hemen sonrası Piazza Duomo’da? Onlar oraya yakışmıştı da, giydikleri mi onlara yakışmamıştı, ya da tam tersi mi? Ümit’in hikayesinin içinde başka bir hikayecik yok mu, Ümit’in bile bilmediği. O accayip traş modeli bile başka acccayipler tarafından çalınmadı mı, örnek alınmadı mı? Dövdü, rahatladı. Yoksa başka yerde, başka şekilde patlayacaktı. Ya da bir gün kendi kendine çatlayacaktı. Tommiks yaptık onu veya onları, ya da Teksas. Son 48 saatine bakın. Sevgilisi ile buluşuyor, sonra yemek, sonra kısa bir ara, sonra dövüp geliyor, sonra milli takım, sonra Anıtkabir, sonra Cumhurbaşkanı.
Fatih Akyel ile bitirelim. Ne demiş gazetecilere Başbakanlık’ta. Ümit mi gelecekmiş, Ümit’e mi haber verecekmiş. Şakası bile kaka gibi. Yok belkide birbirlerinden farkları. Farkları fiyatları.

Türkiye onunla gurur duyuyor
Roma’dan dönüyordum, Alitalia ile. Yemek servisi başlamıştı. Tam tepsiyi alırken, elime vurdu yandaki İtalyan. "Turco" dedi, "Bunlar yenir mi ? Bir İstanbullu bunları yer mi ? Üstelik İstanbul’a dakikalar kalmışken. İç bir viski keyfine bak. Az kaldı o müthiş İstanbul gecesine, ve devam etti. Cuma - pazar karımla geliyorum ayda iki kere. İki gece biraz rakı, biraz Türkiş meze. Sonra balık, sonra Türkiş kahve. Boğaz’ı görüp, yiyip içip, el ele tutuşup, bazen öpüşüp, bazen koklaşıp, bazen de... Olağanüstü bir hafta sonu geçirip dönüyoruz"...
Turizm Bakanı’nın 6.10.2002 tarihli Milliyet’teki açıklaması o İtalyan’ı ve onlar gibi onlarcasını hatırlattı bana. İşletme sahiplerine turiste Türk kahvesi ve poşet çay yerine demli Türk çayı verin demişti kısaca Sayın Taşar. Keşke ekleseydi: Türk kahvesine, Türkiş expresso, beyaz peynire Türkiş mozzarella, rakıya da Türkiş uzo demeyin. Boğaz’daki bir gece belki turist getirmez. Bilmiyorlar çünkü, anlatmıyoruz da onlara. Boğaz’da bir Türkiş yemek, ne demek. Ama geleni işte böyle ayda iki kere geri getirir. Bir Türk ve bir Yunanlı ya da bir Fransız ve bir İspanyol mesela Kore’de neden İtalyan restoranına giderler, İtalyan yerler. Bir cuma Milliyet’teki köyün delisinde de anlatırım size, Radyo D’deki köyün delisinde anlattıklarımı da.

Dünün bir önceki günüydü. Aniden telefona gitti elim. Sonra numarayı çevirdim. Çaldı, bir daha çaldı. Kalbim delirmişti sanki. Sonra açıldı, sonra o ve onun alo diyen sesi. Sonra da kapattım zaten. Tam bir ikizler gibi. Hoş konuşsaydım da, o kapatacaktı belki. Özlemişim, bir alosu yetti de arttı bile. Sonra dağıldım gittim, hatta darmadağıldım. Sonra gece oldu. Yine Pino Daniele söyledi, yine köyün delisi dinledi. Onla geçen, onsuz gecelerden biriydi yine ve yine müthişti. Galiba, onu hâlâ seviyorum.

SERİ İLANLAR
Pazartesi - Çarşamba 09.30 - 10.00 Radyo D’de
Cuma’ları ise Milliyet’teyiz (Başka şubemiz yoktur.)
İmza: Köyün Delisi