Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Tadları zaten yoktu ya da kalmamıştı. Adları ile götürüyorlardı. Daha doğrusu götüremiyorlardı. Dün baktık adlarının da kredisi, hadi salonlardaki diyelim, bitmek üzere.
Hadi Galatasaray’ın üstünde oynamaya müsait bir iskeleti var, ama Fenerbahçe’nin söyleyin Allah aşkına nesi var? Fener ile devam edelim. İyi ki yenildiler. İyi ki de 30 yediler. Böylece şunu dediler veya dedirttiler: Bizden hiçbir şey olmaz. Binlerce nasihat yerine 30’luk bir Galatasaray müsibeti. Bu da Fenerbahçe’yi kendine getiremezse... Hani hep denir ya hayırlı mağlubiyet, ne demekse. Demek işte hayırlı mağlubiyet belki de böyle sene başında Galatasaray’a 30’la yenilmek demek. Çoluk çocuk artı iki onluğa (20 bin dolar) bir liseli Amerikalı, altı onluğa da bir yeni oyun kurucu ve Yeni Zelandalı. Gerisi de işte abiler, işte Erdal, işte Zaza, işte ex Sienalı Alpay, işte Zeki.
Ve Galatasaray. O üç hafif basketbol Fransızımsı Amerikalısı ile mutlu olmaları için Fenerbahçe’yi ezeli ve daimi rakipleri gibi hep yanlarında taşımaları lazım. Ve de tabii hep onlarla oynamaları... Bencleri ve ikinci beşleri Fener’e oranla hazır. Eksik olan ilk beşleri. Ama Arda ve Muratcan ve change yapılabilecek üç yabancısı ve Yiğit’i, Şemsettin’i, Ersin’i...
Dün lig takımı gibi değil, iki mahalli lig takımı gibiydiler. Ne beş numaraları ne de biraz Yeni Zelandalı hariç bir numaraları vardı. Yalçın Granit’e "Hedef üçüncülük mü" deyince, "Benim olduğum yerde üçüncülüğe oynanır mı" demişti, "Tabii hedef şampiyonluk". Dünkü halleriyle ne üç, ne dört, ne de beş olamazlar.
30 sayılık bir Fenerbahçe galibiyetinden sonra bu söylediklerimize Galatasaraylılar fazla takılmasın. Yalçın Granit’in başında olduğu çağdaş basketbol kulübü modelinde hele en başta da Özhan Canaydın varken, beklentiler de çok fazla oluyor tabii.