O Galatasaray’ın bir maçının sonrası idi. Popescu’nun da tartışıldığı günler. Bazı abi yorumcular Terim, Popescu’yu libero oynatmalı demişlerdi. Popescu da ısrarla ben libero oynadım diyordu. Tandem oynamadık. Kafalar karışmıştı. Terim’in bile ben libero oynattım, ama emin olmak için Popescu’ya bir daha sordum; evet, libero oynamış dediği rivayet ediliyordu. Belli ki, o da kafa buluyordu.
Sonra Popescu gitti. Ama sorunlar bitti mi ? Liberonun sarktı denileni bazen sarkmıyor. Sarkmadı denileni de sık sık sarkıyor. Teknik direktörün üçlü defansları, yorumculara göre ara sıra dörtleniyor. Tek santrforlar aniden çiftleşiyor. Ya da Moskova’da Terim’in dediği gibi kağıt üstünde Arif’in ileride tek olması, sahada da ileride tek kalması anlamına gelmiyor. Yorumculara göre Galatasaray Arif ile tek forvet, Terim’e göre Arif, Hasan ve Felipe ile üç forvet oynuyor. Mesela Christian’sız ve Ümit Karan’sız bile, Arif ve Pinto ile çift santrfor gibi oynayabiliyorlar. Veya işte Brugge maçı. Kimilerine göre tam bir arapsaçı, kimilerine göre de Galatasaray’ın bu sezonun son yirmi dakika hariç en iyi maçı. Vesaire, vesaire.
Biri birine, beni anlatırken şöyle demiş. Taktik, maktik, pres mres, kanat manat yazmaz, ama yine de hoş yazıyor. Keşke ekleseydi. Hiç olmazsa boş yazmıyor. Ana caddeleri, bulvarları, büyük sokakları onun için ustalara bırakıp, küçük, küçücük ara sokaklarda geziniyorum. Ne oralara dalıyor, ne de oralardan müşteri alıyorum. Beşiktaş’ın kalecisi Kingston diyen mülteciyi bırakın maça, alakası yok diye Sarajevo’ya bile almamışlar. En azından bizim gibi ofsaytta kalmamışlar. Evet, burası Türkiye. Sene de 2002. Ama hâlâ aynı film ve aynı filme ilave aynı renkli miki.
Soruyorlar. Eli baltalı olanlar, veya elinde balta olanlar arasında senin de ismin var. Peki cismin de var mı ? Yok tabii diyorum ve devam ediyorum. Ne Turgay Demirel, ne başka biri, ne de herhangi biri. Ne ilgilendirir ki beni ? Veya neden ilgilendirir ki ? Başında olmadığım herhangi bir organizasyonun, yemeğinde, aşında da olmam ki ?
Milliyet beni balkona çıkarmış. CNN de üşümeyeyim diye önüme cam koymuş. Yorumcusun, yorumla, yazarsın yaz ve az diyorlar. İner miyim oradan ? Veya hadi oradan. Dinle ve bekle diyorlar. Sonra da fikrini ekle. Ya sana uyarlar. Uymazlarsa da en azından ne dediğini duyarlar. Yani racon kesiyor, esiyor, koşuYORUM ve coşuYORUM. Ne Galatasaray, ne Fener, ne Beşiktaş’ın menfaatleri geyiği de bağlamaz beni. Canaydın’ı, Yıldırım’ı, Bilgili’yi bağladığı gibi. Ne Florya, ne Samandıra, ne Ümraniye’de sokmamazlık edemezler. Çünkü gitmem. Hadi çağırılmadan gitmem. Çağırmazlarsa da zaten hiç gitmem. Ne Başkan’a baba derim, ne futbolcuya kardeş. Ne Başkan’ın eşine anne, ne de annesine babaanne.
Bu balkondan bir alt kata, çıkartanlar indirmezlerse inmem. Zemin kata hiç inmem. Ve tabii ne olursa olsun hiç sinmem. Made in Bilgin bağlayalım. Kısaca çekmişler fişimi, yaparım işimi. Yalnız işimi. Bilmem anlatabildim mi ? Veya ben anlatabildim de, siz anlayabildiniz mi ?
Salı’nın Galatasaray’ı ve Belçikalılar’la maçı ve o maçın ertesi... Perşembe’nin Fener’i, Beşiktaş, Sarajevo’yu yeneri, Denizli, Ankaragücü ve Kocaeli de şanslarını deneri. Ve Cuma’nın Köyün Delisi. Bu sefer cumanın gelişi perşembeden değil, salıdan belli olmuş. Bugün sağımız solumuz, önümüz arkamız presle, blokla, kanatla, defansın dörtlüsü, üçlüsü. Liberonun önünün arkasının güçlüsü, santrforun çifti, teki, iki kanadın iki beki vesaire ile dolu, dopdolu. Küçük bir çay - kahve arası, ya da kısa bir sigara molası. İsterseniz eğer Köyün Delisi’ne de göz atmanıza değer. Evet, bizim dükkana da bir bakın. Sonra tekrar oralardan yakın.
LESSON XXXIII
SAYIN Turizm Bakanı’na 52 haftada 52 cümle kampanyasında bu hafta
3 Kasım ve kesinleşen seçimler var.
Üç=Three
Kasım=November
Seçim=Election
Seçimler=Elections
Her dersten sonraki klasik cümlemizle bitirelim. Turizme olmasa da sayın bakanına ufak da olsa bir katkımız olsun. Haftaya Lesson XXXIV.
SERİ İLANLAR
Pazartesi - Çarşamba 09.30 - 10.00 Radyo D’de
Cuma’ları ise Milliyet’teyiz (Başka şubemiz yoktur.)
İmza: Köyün Delisi
Fenerbahçe medyadaki ‘anonscuların’ isimlerini niye açıkla-ya-mıyor?
21 Mayıs 2010
'Süper Çöplük'ten nemalanan süper yorumcular, süper başkanlar
14 Mayıs 2010
Ankaragücü ve Trabzon Fenerbahçe'ye yatacak mı, dükkanı kapatalım mı?
7 Mayıs 2010
Galatasaray Liseli olunca insan hakları, 'Jbüşüst liseli' olunca hayvan hakları mı?
30 Nisan 2010