Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İki Ümit veya Ümits ve Arif ve Felipe ve Hasan Şaş. İster Şaş, ister Şaş’ma. Fatih Terim, beşi bir yerdesini çıkarmıştı ilk on birden. Veya ilk onbirde çıkarmamıştı. Herkes de işte buna şaşırmıştı. En değerli beşlisi yanındaydı. Mondragon, Batista, Emre Aşık, salının takımından kalan üç Bruggezede, Hakan Ünsal, Bülent, Suat, Meksikalı doktorzede, geri kalanlar da zaten Terimzede’ydi Elazığ’da. Bu onbir de bi tür Dream - Team’di belki de. Ya da Rüya Takım. Hani dreamlerde; rüyalarda bile bir araya gelemeyecek takım. Gelseler bile rüyalar biterdi mutlaka hayırdır inşallahlar ile. Terim, rüyaların takımını bir anlamda gerçeğe dönüştürmüştü. Yine sahaya yorumcu ve eleştirmenlerin on biri değil, teknik direktörünki çıkmıştı. Maç öncesi futbol değil, satranç kokuyordu adeta. Terim demese de şunu demeye getiriyordu. Benim adım Fatih Terim. Hem patron benim, hem de ne derseniz deyin, en son sözü ben derim. İlk kırk beşteki Galatasaray’a fazla takılmayalım. Nasıl olsa bir daha Florya hariç aynı on birde bir araya gelmeyecekler, gelemeyecekler. Florya takımı onlar. Ya da Florya’nın takımı.
İlk kırk beşte sahada top olmasa futbol var diyemezdi zaten kimse. Yoktu da. Bu Galatasaray o Galatasaray değil diyorlar ya. Ama dünkü ilk kırk beş dakikadaki şu Galatasaray, o Galatasaray olması beklenen bu Galatasaray’ın yarısı bile değil. Sonra bir tutam Arif ile ilerisi, bir çay kaşığı Hasan ile ilerinin biraz gerisi kanlandı, daha doğrusu taze kanla kanlandı. Orta saha Hasan’la canlandı. Geriye Muhammed’in yanına çekilen Batista ile de Sarr ve tüm defans Sarr’malandı. Ali Sami Yen’in takımı oldular birden bire. Gol yoktu ama hiç olmazsa gol pozisyonları çoktu. Üstelik oldukça çoktu. Penaltı vardı, belki de yoktu. Ama hiç olmazsa ya o penaltı değil miydi bile vardı. İki puan Florya on birinin cebinden gitti. Ama kimbilir Terim’in o on biri tercihiyle belki Florya’daki bazı sorunlar bitti. Hani Hasan’ın ilk defa Hasan Şaş gibi oynaması gibi. Babalarımızın liginin o Galatasaray’ı gelmese de analarımızın liginin bu Galatasaray’ı çıktı ikinci kırk beşte Elazığ’da ortaya.
Ve Kuddusi Müftüoğlu. Hakeme hiç takılmam. Yani ne severim, ne döverim. Ama hakemsiz de oynanabilecek bir maçı sanki stat da top da babasınınmış da o da o babasının oğluymuş gibi yönetti. Daha doğrusu yönetmek istedi. Beceremedi. Yani yönetemedi.