Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Kendi Belediye Başkanı'nın ismini bilmeyen , eskisi gidip yenisi geldiğinde haberi bile olmayan Romalıya gelde de anlat bakalım şimdi Gaziantep'in Belediye Başkanı'nı.
Celal Doğan, Roma'da o kadar çok konuşuluyordu ki kulak misafiri olan Roma'lılar da soruyorlardı tabii, kimdi bu Doğan? "Santrforları mı?" diyen bile vardı. "O şehrin herşeyi, şehir de onun herşeyi gibi" diyip kaçabilirdim ama kaçmadım işte. "Takım ailesi gibi,belki ailesinden bile önce geliyor bazen." Anlamadılar tabii. Antepli'nin bile anlamadığını Romalı zaten nasıl anlasın ki. Fenerbahçeli maçta nasılda "yuh"lamışlardı onu." Yuh" doğrusu, öyle veya böyle sebebi ne olursa olsun o bunu haketmiş miydi ki... Telefonla maçı statdaki o Roma karambolünde yazdırırken, ne kadar anlaşıldım, ne kadar anlaşılmadım bilmiyorum. Ama Roma'dan söylediklerimi, İstanbul'da Köyün Delisi'ne de alıyorum bu hafta.
İşte bizim Nurullah (Sağlam), ve bizim Fabio (Capello) Olimpik'te yan yanaydı. Gaziantep nereden nereye gelmişti. "Yuh"layanlar nankördü bir kere. Bizim Nurullah'ın da nereden nereye geldiğini bile göremiyorlardı, "kör"lerdi de üstelik.
Antep - City'nin şerifi ne kadar gururlansa az city'siyle ve city'sinin takımıyla da. Nurullah'ın Roma'da geçemediği turdan da daha önemli, onun city'siyle geçtiği turlar. Romalı'nın bile farkettiğini Antepli hala nasıl farketmez, pesss valla.

Fiorentina'ya gittiğini de Roma'da öğrenmiştim, Fiorentina'dan ayrıldığını da. Ne tesadüfse, Milan'a transfer olduğunu da Roma'da öğrenmiştim. Galatasaray'dan istifa etmeye niyetlendiğini de Roma'dan İstanbul'a dönerken öğrendim. Önce ilk aklıma geleni söyleyeyim. "... kına yakın" "the end"i böyle mi olacaktı diyenler de yanılıyorlar bence. Terim yeniden "start"ta bence. Fiorentina'daki ilk günlerinde Floransa'daki Savoy Hotel'deki "o dakikalar" ı dün gibi hatırlıyorum. "Bir daha dönmem Türkiye'ye" demişti. Morali bozuktu. Galatasaray yönetimi tarafından çok başarılı bir şekilde takımdan ayrılması sağlanmıştı. Üstelik "o bıraktı" havası da yaratılmıştı. Gururluydu, çok dönmek istediği halde belli de etmiyordu. Faruk Süren'in gideceğine de inanmıyordu. Konuştukça konuştu, biraz daha duygulandı, biraz daha hislendi. Bilmem hatırlar mı ama ben de aniden lafa girdim. "Hoca Allah aşkına ne anlatıyorsun, çıkmayacak mısın bir daha yani o Ali Sami Yen'e Galatasaray'ın başında." Önce bir sessizlik oldu, sonra daha da duygulandı. Biraz gözleri de doldu. Sesi titremeye başladı. "Bakmayın" dedi "böyle konuştuğuma. Bir gün bir telefon gelir kıramayacağım biri "sana ihtiyacımız var hadi gel artık" der, ben de herşeyi bırakıp dönüp gelirim.
"Özhan Canaydın'ın telefonuydu Fatih Terim'i döndüren. Keşke dönmesiydi... Evet "... kına yakın"

Roma'ya iner inmez önce yine "aşşşk" çeşmesine gittim, her gittiğimde olduğu gibi. O çeşmenin uğuruna inanıyorum. Her gittiğimde o çeşmeye attığım o "bozukluğun" uğuruna da. "Bi sürü" hikayesi var çeşmenin. Bir gün boş bir "cuma"mda anlatırım belki size. Ama "doğru" hikayesi İtalyanlar'ın ellerindeki herşeyi en acccaip şekilde pazarlaması işte. Parayı nasıl atacağınızı bile gösteriyorlar size. Çeşmenin önündeki havuzun kenarına arkanızı dönüp oturup sağ elinizle, sol omuzunuzun üstünden geriye doğru havuzun içine atıyorsunuz. Görevliler her gece gelip havuzda biriken paraları topluyorlar, ceplerine atmıyorlar tabii. Bir "hayırlı vakfa" gidiyor "bozukluklar"...
Mesela üç "bozukluk" atarsan çocuğun olur diyen de var, "bir avuç" atarsan karından boşanırsın diyen de. "İki avuç" atarsan kayınvaliden bile ölür diyen de. Ama en bilineni işte bir "bozukluk" atanın bir daha gelmesi, iki "bozukluk" atanın da evlenmesi.
Önce koşup bir tane atmıştım, bir Roma daha "cepteydi" yani. Sonra tam giderken aniden döndüm. Sonra aniden bir tane daha attım...

Gazeteden "Şengen"imi sorduklarında kalbim de küt küt atmaya başladı. Yoksa tahmin ettiğim "son"u görmeye o İspanyol kasabasına mı gidiyordum. Yanılmışım, Gaziantep için "Roma"ma gidiyormuşum. Aniden oradaki ilk "dün"lerim aklıma geldi nedense. Roma'da neleri hayal bile edemezsin deseydi Romalı'nın biri bana mesela...
Ağca'nın annesi Roma'ya gelip, Papa'yı Malatya'da sabah kahvaltısına davet etmez derdim mesela. Ama geldi ve de etti.
Bölücü başının günün birinde Roma'ya getirilip "iş"imin içine edileceği de hiç aklıma gelmezdi mesela.
Peki, Fethullah Hoca'nın Vatikan'da Papa'yla buluşacağını sağlıklı bir insan hayal bile edebilirmiydi, ya da işte bizim Nurullah'ın Fabio ile "Olimpikte" selamlaşacağını ya da işte Mahsun'la (Kırmızıgül) aynı Roma tribünlerinde Antep'i seyredeceğimizi. "Hayatta neler oluyor neler" derler ya hakikaten neler oluyor neler ve daha da kimbilir neler olacak neler.

"Aaa, bu bizim Nurullah değil mi" diyordu kendi deyimiyle uzun süredir yurt dışında yaşayan Antepli'nin biri Nurullah Sağlam'ı Fabio Capello'nun yanında sahada görünce. Zor tuttum son anda kendimi. "Peki ama ya yanındaki kim?"

Maçta görmemiştim onu. Dönüşte alanda karşılaştık. 3-5 boş ve hoş laftan sonra konu CNN Türk'e, Pivot'a kadar bile geldi. En yakınımda zannettiklerimin arada bir bana "Sen bir yerlerde yazıyor musun şimdi?" diye sorması ya da "Şimdi nerede yazıyorsun?" diye hesapta "bi ufak" acıtmaya çalışması. Ya da Kaya (Çilingiroğlu) ile çıktığımız bir İstanbul gecesinde yakalandığımız bir paparazzi kamerasında beni ben dışında seyretmeyen kimsenin kalmaması, seni gördük, seni gördük diye yüzlerce telefonun gelmesi ama 4 senedir CNN Türk'deki aynı gündeki programımdan aynı kimselerin ısrarla "bihaber"miş gibi davranmasının yanında Mahsun'un (Kırmızıgül) içtenlikle Pivot'tan bahsedip "Efes Pilsen - Pau maçı ne oldu?" diye bile sorması bir "güneydoğu sıcaklığı" tabii. Mahsun bence de "diğerlerinden" farklı veya işte Mahsun'un "diğerlerinden" farkı. "Roma çok güzel, bayıldım vallahi" deyince, ben de "kaynadım" aniden ve "cep"imi verdim tabii. Gitmeden beni mutlaka ara. Bir - iki "koy" "köy" tüyosu veririm sana. Hem vakitten kazandırırım, hem de 5 ile 10 ile çarptırırım o beğendiğin yerleri. Ve bence yanına "sevdiğini" de al.
Oraları birbirini seven "couple" lar için yaratılmıştır.

Daha önce de söylemişlerdi ama söyleyenleri tanıdığım için pek dikkate almamıştım. Ama Roma'da öyle biri söyledi ki. "Hülya Avşar geçen gün televizyonda senden bahsediyordu". Hoşuma gitti tabi. Yüzlerce "jean"i olan Hülya'nın benim "jean"lerime hasta olduğunu biliyordum. Zaten söylüyordu da ama "tarz"ımı beğendiğini vallahi bilmiyordum. "Bilgin de işte o her zaman ki filan da falan da haliyle, filan falan" diye birşeyler söylemiş. Son günlerde soran soranaydı "nereden giyiniyorsun, nereden buluyorsun bunları" diye. Ben de nereden çıktı diyordum böyle aniden. Hülya'dan çıkmış demek ki. Keşke arada bir "bis" yapsa...

SERİ İLANLAR

Cuma'ları ise Milliyet'teyiz (Başka şubemiz yoktur.)
İmza: Köyün Delisi







SPOR


BU SON MEKTUP!
At yarışları
Avrupa Ligleri
Ülker kötü başladı: 73-85
İkinci Lig Puan Durumu
Süper Hido
Azerrail'den kaçamadık : 1-3
Kartal'ın inancı arttı!
Roland Koch'tan Youla alarmı!
Suçlu ayağa kalk!
Trabzon iştahlı
Yabancı değil Valencia
Formula 1. viteste
İspanyollar'ın gözü korktu
Final için zor viraj
Haber turu...
Antep-City ve şerifi
F.Bahçe cumhuriyeti