Şu transfer dönemi yok mu arkadaş, insanı bazen nasıl bezdiriyor, anlatamam! Gelibolu’da malum Beşiktaş sevdalıları diğer büyüklere oranla biraz fazlalıkta.
Günlerimin çoğunu Beşiktaş Derneği’nin ofisinde geçiriyorum... Eeee arada bir çarşıya atıyorum kendimi, bu sıralar yazlıkcılar da geldi ya, nüfus arttı, bir kalabalık, bir kalabalık, ne siz sorun, ne ben söyleyeyim!
İş, güçten biraz soluklanmak için caddeye çıkmamla, geri dönmem bir oluyor! Sürekli, futbolseverlerin, transfer sorularıyla karşılaşıyorum! Dilim döndüğünce yanıtlamaya çalışıyorum, ama bazen de gına geliyor insana!
Özellikle Beşiktaş taraftarları, sürekli sıkıştırıyorlar, benim de ‘sabırlı olun’ demekten dilimde tüy bitti inanın!
Evet, Kartal transferde düşük vitesle ama emin adımlarla yoluna devam ediyor! Gedson Fernandes ve Romain Saiss’ten sonra Cenk Tosun, yani Kartal’ın eski golcüsü yeniden yuvaya döndü. Wout Weghorst’ta da işlem tamam.
Cenk Tosun’un kumaşını tartışacak halimiz yok. Dileriz, 31 yaşındaki Cenk
Durup, dururken, uçmanın da pek anlamı yok! Yani, önce bir imzalar atılsın, sonra gelecek oyuncuyu kendi kantarıma çıkarır, tartar, sonra net görüşümü ortaya koyarım, doğrusu da budur! Tabii ki Beşiktaş’tan söz ediyoruz...
Depodan kantarı çıkardım, baktım paslanma falan yok, eksik veya fazla tartmıyor!
Neyse o, kaç gram, kaç kilo yani!
Gedson Fernandes transferinde bence Beşiktaş nokta atışı yapmıştır. Kartal’ın oyun sistemine uyduğu gibi, hani ‘tepe-tepe kullanın’ derler ya, tam o cinsten. Orta sahada oyun kurucu, çift yönlü, artı duran topları da çok iyi kullanıyor. Oyun tarzını Sosa’ya benzetenler var olabilir, ama bence daha iyisi, üstelik çok teknik ve çabuk. Gelişmelere bakıyorum, Kartal’ın forvetine en ciddi aday Weghorst. Boylu boslu maşallahı var. 1.96 boyunda pivot santrfor, ama öyle durağan bir oyuncu değil, hava toplarında oldukça etkili. İki ayağını da çok iyi kullanıyor, transferi bitti gibi, ufak tefek sorunlar var, geldi gelecek!
Tabii ki Kartal’ın forvet konusunda B ve C planları yok değil.
Galatasaray sportif direktörü Cenk Ergün’ün adını bilirim, ama hiç yan yana gelmediğim gibi, cep telefonunu bile bilmem. “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz’’ diye bir atasözümüz var, valla Cenk Ergün’e “cuk” diye oturuyor. Ergün, yıllardır başarılı işlere imza atıyor. Nitekim Galatasaray kongrelerinde aday olan başkanların neredeyse tamamında adı geçiyor Cenk Ergün’ün... Ergün’e yakın çevrelerden aldığım bilgilere göre, son bir ay içinde 10’a yakın yabancı teknik direktörle birebir görüşme yapmış, yani boş durmamış. Bu anlamda övgüyü hak ediyor Ergün, torpile de gereksinim yok!
Türk futboluna katkısı olan her yabancıyı hem alkışlarım, hem de baştacı yaparım, o kadar fanatik değilim.
İşte Torrent, Fatih Terim’in yerine geldi de neye yaradı? Koskoca Galatasaray ileri gideceğine hep kritik yerlerde patinaj yaptı!
Neyse ki yeni Başkan Dursun Özbek ve ekibi gerçeği gördü, Okan Buruk’u takımın başına getirdi, bravo onlara.
Okan Buruk’u herkes tanır,
Biz yaştakiler iyi bilirler, geçmişte ülke dışına futbolcu ‘ihraç’ etmek kelimesi bizim lugatımızda yıllarca hiç olmadı. Hep ‘ithal’ ettik, ederken de yaşlıları tercih ettik, ceplerine dolarları koyup, emekli yapıp, ülkelerine gönderdik! O yıllarda da hep yazdık, çizdik. “Acaba Avrupa’ya biz ne zaman futbolcu ihraç edeceğiz” diye! Geç de olsa, akıllandık, altyapılara yatırımlar yaptık, adeta futbolcu üretme fabrikası haline geldik.. .Burada yetişen genç ve yetenekli futbolcuları yukarı çektik, Avrupa’nın dikkatlerini ülkemize çevirdik.Son yıllarda Avrupa’nın büyük takımlarında ‘lejyoner’ oyuncu sayımız bir hayli arttı, artık üretiyoruz, ihraç ediyoruz, para kazanıyoruz para...Son örnek Beşiktaş’ın sol ayaklı yetenekli ve de 21 yaşındaki futbolcusu Rıdvan Yılmaz, Almanya’nın köklü takımlarından Frankfurt’a kanat çırparken, ciddi bir paranın kulübün kasasına girmesini sağladı. Rıdvan biliyoruz ki Almanya’da futbolunun üstüne
UEFA Uluslar Ligi’nde A Milli Takımı’mız, oynadığı futbol ve namağlup yoluna devam etmesi ülkemiz adına sevindirici bir tablodur. Rakipler malum, asla bizim ayarımızda değil, biliyoruz. Ne var ki bu kulvarda alınan her galibiyetin ülke puanımıza pozitif katkılar sağlayacağını da unutmayalım. Artı önümüzde önemli bir hedef var, Avrupa Şampiyonası Elemeleri, onun içindir ki bu maçlar bir anlamda o kulvara hazırlık amacını da taşıyor, teknik adam için bulunmaz fırsattır, hele hele yeniyseniz!
İzmir’de oynanan maçta pozitif görüntüler vardı, örneğin orta hakemin kadın olması. Valla, bir yandan maçı, diğer yandan Fransız orta hakem Frappart’ı dikkatle izledim. Temponun yüksek olmasında orta hakemin de müthiş katkısı ön plandaydı. En az futbolcular kadar koştu, pozisyonlara çok yakın oldu, öyle vara-yoğa düdük çalmadı, oyunun hızını kesmedi, hatalı bir düdük çalmadı. Diğer pozitif bir tablo ise tribünlerdeki kalabalık, rakip Litvanya’da olsa, futbolseverler ay-yıldızlı ekibimize büyük destek
‘Nöbetçi’ kelimesinin kısaca açılımı yaparsak; “nöbet kendisinde olan kimse” anlamını taşır. Kişisel olarak bu kelimeyi çok severim. Nitekim Milliyet’teki köşemin adı da ‘Nöbetçi Kalem’ dir. Niye bu iki kelimeyi tercih ettim? Geçmişte, hem muhabir - hem de yazarlığı bir arada yürüttüm. Zaman geldi köşeme ara verdim, haberlerden fırsat buldukça köşeme dönüşler yaptım. Açıkcası, bir yazdım, bir ara verdim.
Fenerbahçe’nin Teknik Direktörü İsmail Kartal hocamızı biraz kendime benzettim. Ona da, “Nöbetçi hoca” yakıştırmasını yaptım. Valla onun bu gel-gitlerine bakınca cuk diye oturdu bence, ya sizce?
Harika veda
İsmail Kartal’ın veda törenini canlı olarak izledim, açıkçası çok hoşuma gitti. Kaldı ki fazlasıyla da hak etti. Yönetim bu anlamda alkışı fazlasıyla hak ediyor, helal olsun. Zaman zaman duygusal anlar yaşadı Kartal... Nasıl yaşamasın arkadaş? Ne zaman Fenerbahçe zor duruma düşse, koşarak geldi hep... Bu sezonda olduğu gibi. Enkaz belki
A Milli Takım’ın başına kim gelirse gelsin, ilk cümlesi, “beyaz sayfa” oluyor, ben de buna tutuluyorum arkadaş... Bırakın beyaz sayfayı, geçmişi yargılamayı da önünüze bakın, önünüze! Efendim, Hamit Altıntop, C Grubu’nda bulunmamıza neden olarak geçmişteki performansı gösterdi. Bilmeyen mi var?
Uluslar Ligi’ne bazı futbolseverler yan gözle bakıyorlar, hatta burun kıvırıyorlar! Yapmayın, etmeyin, belki hedef büyük değil, ama 2024 Avrupa Şampiyonası Finalleri’ne katılma adına müthiş bir fırsat olduğunu unutmayalım. Yani, grup maçlarında hem yarışacağız hem de Stefan Kuntz elemelerdeki ideal kadroyu belirleme şansını bulacak. Artı kazandığımız her maç, ülke puanımıza da katkı yapacak.
Kuntz’un belirlediği aday kadroda yeni yüzler, kesik kesik de olsa şans bulanlar var. UEFA Uluslar Ligi C Grubu’ndaki rakiplerimiz asla bizim ayarımızda ve kalibremizde değil... Buradan elimizi-kolumuzu sallayarak seviye atlarız, dileriz bir iş kazası yaşamayız. Artı, ay-yıldızlı ekibimizin gerçek performansını bu rakiplere bakarak analiz edersek hata
A Milli Takımımız, UEFA Uluslar C Ligi’nde, Faroe Adaları, Lüksemburg ve Litvanya ile yarışıyor. Rakiplerimize baktığımız zaman ay-yıldızlı ekibimiz favori konumunda... Ne var ki, geçmişte favori olduğumuz zamanlar bile ne tür hayal kırıklıkları yaşadığımızı da unutmayalım. Grupta alacağımız her galibiyetlerin ülke puanımıza olumlu yansımalar yapacağını da kayda geçelim.
***
Bu kulvarda sahamızda ağırladığımız Faroe Adaları, savunma ağırlık bir şablonla sahaya çıktı. Rakibin bu kilidini açma adına Millilerimiz ilk yarıda özellikle kanatlardan yüklendi, adeta duvara çarpıp, sürekli geri döndü. Ne var ki 37’de Kerem Aktürk’ün şutunda top kaleciden döndü, Cengiz Ünder gelişine uzaktan aşırtma bir vuruşla kilidi açan çilingir oldu.
Futbolseverler gibi bizler de ay-yıldızlı ekibimize veda eden Burak Yılmaz’ın yerini Kuntz’un kimlerle dolduracağı, yani o boşluk kapanır mı, kapanmaz mı merak ettik? Elbette ikinci bir Burak Yılmaz bulamayız, ama orası da boş kalmaz.
Enes bu takımın gedikli lejyonerlerinden, Halil Dervişoğlu da alternatif