Öyle bir kabusun içinde yaşıyoruz ki, ya tam nefesimizin kesildiği o son kertede, tıkanan sesimiz birden çözülecek ve haykırarak uyanacağız hep birlikte ya da günden güne aynı uykunun içinde yitip gitmek düşecek kaderimize... Büyük bir uyanış gerekli bize! Kurtuluş savaşımızı vermek zorundayız artık kendi kadınlık tarihimizin! Bu mücadele kadınların gibi görünse de, kadın-çocuk-erkek-genç-yaşlı topyekün savaşmazsak, kurtuluş yok hiçbirimize...
Verilere göre hemen her gün bir kadın öldürülüyor ülkemizde. Bu hafta üste üste işlenen vahşi cinayetleri saymazsak, 2019 yılında 235 günde 221 kadın kurban gitmiş. Hunharca işlenen cinayetlerin çoğunda, katil baba, çocuklarının gözü önünde, artık şiddetine katlanmak istemeyerek boşanan eski karısını, vahşice katletti. Sadece bu haftaki örneklere bakmak kanımızı dondurmaya yeterli; kimi üç çocuk annesi Konyalı Tuba Erkol gibi, çocuklarının önünde 20 yerinden bıçaklanarak öldürüldü, kimi sosyal medyada büyük infial yaratan Emine Bulut gibi boğazı kesildiğinde “Ölmek istemiyorum” derken, “Ölme anne” diye haykıran kızın sesine karışarak yitip gitti. Samsun’da bir ‘baba’, tabancasıyla hem karısını hem de kızını öldürdü aynı hafta içinde ve derken yine Konya’da Gülsüm Karasu, bir sene önce evlendiği eşi tarafından kendi başörtüsüyle boğularak öldürüldü. Bunlar sadece, yaklaşık bir haftalık zaman dilimi içinde haberdar olduğumuz ve uğruna gözyaşı döktüğümüz cinayetler. Ben bu satırları yazarken, belki de gazete baskı yaparken, yolda dağıtılırken ya da siz elinizde gazete evinize doğru yürürken, kim bilir kaç kadın daha öldürülüyor...
Unutmamamız gerekenler var
Emine Bulut cinayeti sonrası sosyal medyada güçlü bir tepki oluştu. Sakın bu sizi kandırmasın! Emin olun ki, cinayete kurban giden kadına suç payı çıkarmaya çalışan bir zihniyet var ki, işte asıl ağzından kan damlayanlar onlar... Konyalı Tuba’yı öldüren eski kocasının, “Pişman mısınız?” diye soran gazetecilere, “Namus için pişman olunur mu?” diye pişkince ve sapkınlığıyla övünerek verdiği arsız yanıtı alkışlayan nice potansiyel katil dolu memlekette... “Kim bilir kadın da ne yapmıştır?” diye başlayan tüm cümlelerin canı cehenneme...
Her şeyden evvel şunları unutmamamız gerek...
Eğer bir namussuzluk ise bahsi geçen, en büyük namussuzluk,
bir çocuğa annesinin cinayetini izletmektir. Bu, bir babanın çocuklarını kendi elleriyle diri diri karanlığa gömmesidir. Bir babanın namusu,
ailesi için verdiği emektir.
Faturayı “Bu erkekleri de kadınlar yetiştiriyor” diye kesmek kadınlığa şiddete devam etmektir! Erkek şiddetini, erkeklerin belirleyip, yıllardır zorla benimsettiği yine erkek egemen kültürün kuralları yeşertmektedir.
Her vahşetten sonra ‘idam’ çığırtkanlığı yapmak, çözüm değil; şiddeti yasallaştırarak çoğaltma talebidir. Aksi mümkün değildir ve görülmemiştir. ‘Yaşam hakkı’, intikamla sağlanabilecek bir değer değildir. İsteğimiz kadın kanına karşı öldüren erkeğin kanı değil; kadının yaşaması için önlem alınması, bu uğurda yasal düzenlemelerin yapılmasıdır. Nasreddin Hoca’yı hatırlayacak olursak, testi kırılmadan, erkeklerin daha tehdit aşamasında ceza almasıdır. Canı taşıyan testi kırıldıktan sonra dünya yıkılsa kime ne fayda!
Erkek terörü, tüm terörler kadar çok can alıyor ülkemizde... ‘İyi hal’, ‘kravat takmak’, ‘namus için’ kılıflarını savunan, meşrulaştıran, normalleştiren ve kabullenen herkesin üzerinde öldürülen kadınların kanı vardır. Erkek terörüne hak veren bu adalet düzeninde, erkek de öldürme hakkını kendinde gördüğü için, bu cinayetler durmamaktadır.
Erkek istiyorsa kendi namuslu olacak
“Kadın da ne yaptı kim bilir?”, “Kadın da erkeği delirtmiştir”, “Hırsızın hiç mi suçu yok?”, “Kadınlar alttan almıyor, boşanmalar arttı cinayetler arttı” ve “Kadın namussuzluk ettiyse, hakeder” diye aklından geçiren herkes, cinayetlere ortaktır.
“Kadın güçsüz, koruyup kollanmalıdır” diye sanki kadından yana gibi duran söylemler, en tehlikeli olandır. Unutmayın, bu cinayetler, kadın güçsüz olduğu için işlenmiyor. Birini öldürmek için güce gerek olmayan bir teknoloji devrinde yaşıyoruz. İstese kadın da öldüremez mi; katil olmayı seçmiyorsa bu güçsüzlüğünden değil; insan olmayı başarabildiğindendir.
Kadının namusu da yaşamı da kimseye emanet değildir. Herkes kendinden meshuldür. Günahı da sevabı da kendinedir. Erkeklerin, kendi namusunu kadınlar üzerinden inşa etme sakatlığı, artık son bulmak zorundadır!
Erkek istiyorsa kendi namuslu olacak; kendi ahlakına, inancı varsa kendi günahlarının hesabına bakacak. Karısı başka biri, kadın başka bir insan, artık erkekler bunu bir anlayacak! Namusunu beğenmediği kadınla bir arada yaşamayacak ama onun namusunu kendi hanesiyle karıştırmayacak!
Yukarıda yazdıklarımın hiçbiri tartışmaya açık değil, ‘ama’ ile başlayan cümlelerle vakit harcayamayacak kadar çok öldü kadınlar!
Unutma! Unutturma ve artık kendi adına bir şeyler yap!